Şiiliğin Resmi Devlet Dini Haline Gelmesi
Şiiliğe eski Fars medeniyetinin etkisi olduğu da söylenebilir, çünkü Araplar özgür ve hür bedevi hayat geçirmiş ve geçiriyorlardı. İlk Şiilerin Farslardan oluştuğu gibi, günümüze kadar İranlıların Şiiliği benimsemeleri açık söylenebilir.[1]
Safeviler dönemine kadar %90’a varan Sünni kimliğe sahip olan İran’ın ve Emeviler başkenti seçilen, 20. yüzyıla kadar çoğunluğu Sünnilerden oluşan Şam’ın kaderi değişecekti.[2] Sünni tarikatı zamanla Şii tarikatına dönüşmüş, 16 yüzyıla geldiğinde da Anadolu ve Suriye’ye kadar yayılmıştı. [3] Şiiliğin yayılması Fatimiler, Zeydiler, Büveyhiler, Akkoyunlu Uzun Hasan dönemleri söz konusu olsa da, sistematik olarak bir devlet politikasına dönüşmesi Safeviler dönemine denk gelmektedir.[4]Bunun dışında tarih boyunca yönetilen topluluklar olarak hayatlarını sürdürmüşlerdir. Günümüzde (2006) Dünyadaki 1.300 milyon Müslüman nüfusun yaklaşık 130 milyonunu Şii mezhebi mensupları teşkil etmektedir.[5]
1.Siyasi Olduğunu Kanıtlayan İnanç Esasları
- Hilafetin nassla soya dayalı dini görev olduğu.
- İmam’ın siyasi ve idari etkili, masum ve söylediklerinin belirleyici röle sahip olduğu.
- Velayet-i Fakih/Humeyni.
- Takiyye [6]
- Rejim ihracı
- Vela ve Bera[7]
2.Şiilik İran’ın Milli Kimliği Haline Gelmesi
16.yüzyılda tekrar kurulan Şah İsmail devleti zorla Şiileştirmeye koyulmuş Yavuz Selim Çaldıran savaşı sonrası yenilgisi de yok olmalarına yetmemişti. 1639’da Kasr-i Şirin anlaşmasıyla sınır belirlenmişti. İran’ın tam sınırları Riza Şah dönemi 1937’de çizilmişti.[8]
54 yıllık Pehlevi hanedanlığı 1963’te Hümeyni tutuklansa da, dünyanı 5. büyük askeri gücüne sahip olan rejim, ayaklanmaya dayanamadı.[9]Humeyni’nin Paris’ten dönerek muhalifleri bir arada toplayabilmesiyle monarşi sona erdi[10]
3.Nusayrilik
Hz. Ali’yi ilahlık mertebesine veya peygamberlik derecesine çıkaranlar, aşırıların belirgin özellikleridir. İmamın şahsına Tanrı’nın hulul ettiğine, Ehl-i beyte mutlak marifet verildiğine, Hz. Ali’nin ölümsüz, onun ilahi yönü olduğuna inanan bir gruptur.[11] Nusayrilere liderlik yapan Hasan bin es-Sabbah’ın İran’da çıkışı da Hakam bi-Emrillah dönemine denk gelmektedir. Eyyübiler iş başına gelince azalmaya mahkûm olan bu gurup, tuzak ve pusu kuran çeteleri haline dönüşmüştü. Bugün Nusayriye Dağını karargah edinmişlerdir..[12]
Nusayriliği Muhammed b. Nusayr en-Nemiri’nin kurduğu bilinmekte olup, kuruluşu hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır. Suriye’nin dağlı bölgelerinde, kendi inançlarını gizleyen, içe kapalı bir grup olarak bilinmektedir. Fransa mandası altında kaldığında, Fransızların desteğiyle eğitime tabi tutularak, . [13] Hicri 3 y.y da çıkan Batini hareket olup, Şii Mezhebinin fanatik fırkasından kabul edilir. Hz. Ali’yi tanrılaştırmış, amaçları İslam’ı yıkmak ve bunun için herkesle işbirliği yaparlar. Fransa sömürgeciliği dönemi, “Aleviler” diye adlandırılmıştı. Lazikiye’de Nusiyri dağlarına yerleşmiş, sonra Suriye şehirlerine yayılmışlardı.
Hafız Esad, 1971 de yapılan halk oylamasıyla devlet başkanlığına seçilmişti. nüfusun sadece 10% sini oluşturan Nusayrilerden seçilen ilk devlet başkanı olmuştu. Kalıcı bir dönüşüm yapılarak, günümüze kadar devletin hem ordu, hem parti, hem bürokrasi gibi kilit noktalarına Nusayriler yerleştirilmişlerdi. [14]
Hafız Esad’i önemli konuma taşıyan İmam Musa Sadr’ın “Alevilik Şiiliğin bir kolu” fetvası zikredilmesi gereken bir husustur. Ne ilginç ki 1979’e kadar Şah’n yanında yer alan Esad, Şah karşıtı Humeyni’yi de desteklemişti. 22 Eylül 1980’da Irak’ın saldırısına karşı yeni yönetimle resmen müttefik olmuştu.[15]
İran Neden Suriye’ye İlgi Duydu?
Devrim öncesi İran ile Suriye ilişkileri farklı siyasi yapı nedenliyle düşük seviyede kalmıştı. Nasır’ın ölümüyle Pan-Arabizm zayıflamasıyla Suriye-İran ilişkileri gelişmeye başlamıştı. 1975’te Şah’ı ziyaret eden Esad, pek çok ikili anlaşmaya imza atmıştı. Irak’ın jeopolitik komunu dikkate alındığında her iki taraf, Saddam’ı kendine bir tehlike olarak görmüşlerdi. Sünnilerin Suriye yönetiminde azınlığını fırsat bilen Esad, güçlü İran yanında olmayı tercih etmiş ve güçlenmeyi planlıyordu.[16] 1980-88 deki İran-Irak savaşı esnasında Esad, Saddam’ı kendine rakip olarak görmüş İran’a destek vermişti.
Suriye baştan Humeyni’yi destekleyeceği mesajını verirken, 1982’de ve 1983’te üst düzey Suriye heyeti ekonomik ilişkiler için Tahran’da bulunuyordu.[17]İran-Irak savaşında Suriye İran için gereken desteği sağlamıştı. Askeri mühimmatlar dışında Irak ordusu hakkında gerekli istihbarat bilgilerini İran yönetimine aktarmıştı.[18]
Suriye Şah rejimi ile ilişkiler düşük seviyede kalmıştı. Bunun sebebi ilk sırada değişik siyasi düzenden kaynaklanıyordu. Devrim ihracı ilanı Arap ülkelerini en korkutan olayların başında yer alıyordu. [19] İran-Irak savaşı dönemi Suriye’nin İran tarafında olması Arap-Acem savaşının çıkmamasını sağlamış ve bu en çok İran’ın işine yaramıştı[20]. Savaş dönemi Irak’ın kuzeyindeki petrol hatlarını keserek, Irak iktisadına büyük darbe vurmuştu. İran’ın Lübnan’la ilişkilerinin derinleşmesine de vesile olmuştu. 2003’te ABD’nin Irak işgal ederken, Suriye-İran ikili anlaşmalar kuvvetlenirken, her iki ülke kendi özgür siyasetlerine sahip olmaları için bir arada hareket edeceklerine anlaşmışlardı. 2004’de Beşar Esad İran ziyaretini gerçekleştirerek, İran’ın bölgedeki tek Arap ortaklığını pekiştirmişti. Ayatullah Hamaneyi,nin (1385) 2002’de Beşar Esad’la görüşmesi “ Bölgedeki en derin ikili stratejik“ görüşme olarak nitelendirilmektedir.[21] İran-Suriye arası siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik işbirlikleri mevcuttur. İran’ın stratejik silahı sayılan Hizbullah’a ve HAMAS’a lojistik ve önemli destekleri ulaştırmada Suriye bir köprü hizmeti verirken[22]
1.İran’ın Kendi Bakışı Açısından Suriye’yi Destekleme Gerekçeleri
- Bölgedeki denge gücünü yerinde tutmak
Esad’ın indirilmesi İran’ın bölgedeki gücünü etkileyecek ve bundan sonraki hedefin İran olacağı öngörülmektedir.
- Arap ülkeleri arasında ABD ve İsrail ile İran’ın yanında mücadele eden tek bir ülkedir.
- Suriye’de savaşan muhalifler Suudi Arabistan ve ABD’nin desteğini alan Selefilerden oluşmaktadır. İŞİD ve Taliban gibi grupların ortaya çıkmasına ve Şiiliğin kötü gösterilmesine neden olacaktır..[23]
- Dış güçlerin Suriye’de bulunmasının hiçbir anlamı yoktur ve yapılan son seçimde Suriye halkı, Esad rejimine muhalif olmadığını 2. kez ortaya koymuştur.
- Suriye İran’ın en güvenli Stratejik Müttefikidir.[24]
Devrim Sonrası İran-Suriye İlişkilerinde Dinin Rolü
Şah dönemi İran’ın Suriye ile ilişkileri zayıf performans sağlamışken, Nusayri kimliğiyle tanılan Hafız ve oğlu Beşar Esad dönemi irtibatın güçlendiğini göreceğiz. SSCB’nin çökmesiyle kendini toparlamaya başlayan Rusya, çok kutupluluk tezini ortaya attıktan sonra İran için daha elverişli hale gelmişti. Rusya için Akdeniz yolu vazgeçilemez bir bölge olduğundan, Sovyetler döneminden beri irtibatını kesmeyen Suriye, İran ve Rusya’yı bir araya getirecekti. Meselenin aslını araştırırsak bölgedeki son iki aktör, Nusayrileri eğiterek İktidara taşıyan Fransa Mandasına borçluydu[25].
Velayet-i Fakih
Baştan beri halifeliği Peygamber soyuna verilmesi gerektiği tepkisiyle ortaya çıkan Şiilik ekolunun ‘İsna aşariye’(12 İmam) temsilcisi Humeyni tarafından 1960’larda Necef kentinde verdiği derslerle bu teori geliştirilmişti. Beklenen kayıp imamın temsilcisi devrim sonrası bu anlayış Anayasada yer alarak yürürlüğe girdi.
1.Humeyni Dönemi
Çarşı esnafıyla köylülerin, öğrencilerle Şii radikal grupların tek cephede toplanarak Şah’a karşı çıkmasını ve tüm muhalif grupları Humeyni’nin bir çatı altında toplayabilmişti..[26] Devrim sonrası Dini Lider seçilmişti. Muhafazakarlar dönemi olarak bilinen bu süreçte rejim ihracı dışında aktif bir dış politika sergilenmediğini göreceğiz. “Ne Doğu, ne Batı” felsefesinde, “Siyah ve Beyaz”, Batı karşıtı, Rusya Küçük Şeytan, ABD büyük Şeytan denildi. Humeyni’yle başlatılan bu duruş Ahmedinejat döneminde 2005 yılından başlayıp tekrar gündeme gelecekti. Devrimi sonrası rejim ihracını bir tehdit olarak gören bölgedeki Sünni ağırlık, özellikle Araplar, İran-Irak savaşında Irak’ın tarafını tutmuşlardı. İran bu bloğa karşı Şiiliğin radikal bir kolu olan Nusayrilik yönetimi altındaki Suriye’yi yanına çekmeye çalışmıştı.[27]
2.Hamaney Dönemi
Pragmatist bir yöntemi benimseyerek başlatılan bu dönem, dış politikada bir çok değişikliğe başvurularak kendine bir ılımlı pozisyon belirleyecekti. Devrim sonrası cumhuriyet rejimini kabul etmekle beraber ,hala Dini Lidere rağmen hareket edemeyecekti..[28]
3 Haziran 1989’de görev Hamaney’e verilmiş, Anayasa değişikliğine gidilerek, pragmatist bir dış politika uygulamasına gidilmişti. Ancak 11 eylül olayı ve ABD’nin İran’ı ile Suriye’yi “Haydut Devletler” listesine aması İran’da ılımlı dış politikayı zedelemişti.
Devrim İhracı
Tüm İslam Aleminin savunucusu olarak, antiemperyalist, antikomünist bir duruş sergilemekte idi. Ancak geniş çapta uygulanacağı bu politikanın sonuçlarına bakılırsa, söylenenin tersine dar anlamda, Şiiliği yaymak için kullanıldığını göreceğiz.
İslam Dünyası içinde Şii Demografı %10-15’lik bir oranda azınlık olarak bilinse de, Müslümanlar yaşayan coğrafinin her yerine dağılmaları bir avantaj sağlamaktadır Sonuç olarak, Şiilik, İran dış politikasında siyasi bir ulusal değerini korumuş ve hala korumaya devam etmektedir.[29]
Güvenlik Unsuru Olarak Din
1979’da Humeyni liderliğinde bir devrimle Şiiler hem bir devlet kurdular, hem de Şii ideolojisine dayanan bir yönetime sahip oldular. İran dışında yaşayan Şiiler bulundukları ülkede yönetimden uzak tutuldukları için İran’a ihtiyaç duydular. Bu durumu iyice değerlendiren İran, “Rejim İhracı”na önem vererek, iç politika da birleştirici bir unsur olarak, dış politikasında özellikle Sünni yerli halka ılımlı mesaj vermeyi düşünüyordu. Aksi takdirde başarılı olamayacağının da farkında idi. Bu konuda hem güvenliğini sağlayacaktı. İran ilk önce Akdeniz güvenliğine bağlıydı[30] ve bunu Suriye üzerinden ve Lübnan’a destek çıkmakla yapabilirdi.
Bölgelere Göre Ayarlama
Orta Doğu’nun geneline yoğunlukla yapılan rejim ihracı Orta Asya ve Kafkasya’ya etkisini hiç göstermemektedir.[31] Kendi çıkarlarını dikkate alarak, Rusya ile işbirliğine öncelik vererek, İslami kardeşliği ikinci plana alabildiğini göreceğiz.[32] Dış politikasında duruma göre manevra yapabilmesi, uluslar arası politikada çok karşılanmayan bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Devlet Diplomatyası Yerine Halkla İlişki
Şii nüfusu azınlık olarak bilinen devletlerde devletler arası politikadan ziyade halkla yakınlık kurulmaktadır. Farisi kimliği ile Orta Doğu’da etkili olamayacağının farkında olan İran, kapılarını “din” yoluyla açmak , Müslüman sempatizanı kazanmak istemektedir.[33] Çünkü Osmanlı yıkılmasından sonra beklemedikleri durumla karşı karşıya kalan yerli Müslüman halk, seküler otoriter yönetime sıcak bakmamaktadırlar.
Bir taraftan ABD karşıtı duruşunu sergileyen İran, diğer taraftan bölgeye yayılma imkanını aramaktadır. Devletlerarası diplomasiden ziyade yerli halkla muhatap olmaktadır.Rejim ihracı politikasını kendi yayarına kullanmaya devam etmektedir. Buradan biz İran’ın Batı karşıtlığını sonuna kadar kullanmasından amaç, bölgede İslami kimliğe sahip halkı kendine çekmek olduğunu çıkarabiliriz.
Küresel Güçlerin Etkisi
Soğuk Savaş sonrası dünyada süper güç konumuna sahip olan ABD, Körfez savaşıyla Orta doğu’ya müdahalesini başlatmıştı. Pasif durumda kalmayı istemeyen Rusya, AB, Çin gibi ülkeler, bölgede etkin olma yollarını aramakta idiler.[34]
1.Medeniyetler Diyalogu
Medeniyetler Çatışması” Çatışmanın nedeni İslam’dan kaynaklanmaktadır. İslam, sınırları kanlı bir dindir.(Huntignton)[35]
ABD’nin bölgesel güçleri kendine rakip tanımamaya başlaması, artık medeniyetler arası mücadeleyi dile getirmesi, başta Rusya’nın hoşuna gitmeyecekti. SSCB’nin dağılmasından sonra Batı’ya sempati duyan Rusya, kendini toparlamaya başlarken izlediği dış politikasında pozisyon değiştirmeye başlayacaktı. Dini bir araç olarak kullanmayı düşünen Rusya, “Medeniyetler İttifak”ını savunmaya başlarken, Orta Doğu’da dini kimliğe sahip bir güç olmaya başlayan İran,ı yanına çekebilmişti.
2.ABD’nin Üstü Kapalı Desteği
Büyük Şeytan olarak bilinse de ABD’nin İran’la diyalogu hiç kesilmediği görülmekte olup, yeri geldiğinde üstü kapalı ve İran’ın işine gelecek gelişmeler sağlandığı sonradan ortaya çıkmaktadır. Nükleer çalışmasını ısrarla sürdürmeye çalışan İran, “Medeniyetler Çatışması” nı sağlayan, dini kimliğe sahip ülkelerin başında yer alsa da, arka planda bölgedeki Sünni kimliğe sahip çoğunluğa rakip olabileceği açısından, listenin sonuna alınacaktı.
ABD ve SSCB’nin savaşta Irak’a açık ve İran’a gizli silah satmaları “İrangate skandalı” olarak ortaya çıktığında Orta Doğu’da günlerce gündem maddesi olmuştu.[36]
2 Ağustos 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ile ardından başlayan Körfez Savaşı, İran’ın en büyük düşmanı olan Saddam Hüseyin’i zayıf düşürmesi sonucu İran’a avantaj sağlamıştır.
Ne ilginçtir ki, ABD’nin 11 Eylül’den sonra Afganistan işgalinde İran’ı, düşmanı Taliban’dan kurtarması ve ardından Saddam’dan kurtarması, paradoksal biçimde Tahran’ın elini güçlendirmiştir. Bu gelişmeler sonrasında İran nüfusunun üçte ikisi Şii olan Irak’ta ve Nusayrilerin iktidarda etkin olduğu Suriye’de nüfuzunu daha da arttırmıştır.[37]
Dini Araç Olarak Görme
1982 Şubat’ta Müslüman Kardeşler’in liderliğinde başlayan ve Hama’nın bir ölü şehrine dönüşmesine, İran sessiz kalmayı tercih etmişti.[38] Aksine dini kimliğe sahip Suudi Arabistan’la hiç de olumlu ilişkiler kuramamıştı.[39]
Söğuk savaş sonrası İran, Rusya’nın nükleer ve askeri teknolojide sağladığı yardıma karşılık, Müslüman kimliği taşıyan Çeçenistan’ın bağımsızlık kazanmasını bastırmak için yapılan askeri müdahalelere sessiz kalabilmişti. İran Tacikistan’da İslami ayaklanma sonucu 1992’de ortaya çıkan savaşta ve Afganistan’daki savaşlarda İslami cepheleri savunması yerine karşı pozisyonda yer almıştı.[40]
Kendi Çıkarlarına Göre Milli Kimlik
Birleştirici nitelikte MÖ. 551-331 yılda kurulan tüm Orta Doğuyu içine alan, Acem imparatorluğu İran halkının kendi kimliğini korumaları için bir vesile olabilmektedir.[41] 1200 yıllık mirasçısı Sasani imparatorluğu zamanında iki süper gücün birini temsil etmiş,[42]yüzyıllardır devam eden tarihi mirası, güçlü bir devlet oluşturmak için yerinde kullanabilmişti. Milliyetçilik anlayışı İran için yeni bir akım olmayıp daha derin ve güçlüdür. Tarihsel, kültürel ve toplumsal kökleri vardır[43]. Özellikle 19 yy. dan bu yana İngiltere ile Rusya arasında yaşanan rekabet, milliyetçilik ve bağımsızlık özlemini güçlendirmiştir.[44] Farisi Milliyetçilik Batı müdahalesine hassas, aile bağları güçlü ve bağlantısızlık politikası ülkede hakım durumdadır. Şiiliğin siyasi bir rejim olarak kabul edildiği 1979 devrimi sonrası rejim ihracını bir tehdit olarak gören bölgedeki Sünni ağırlık, özellikle Araplar, İran-Irak savaşında Irak’ın tarafını tutmuşlardı. İran bu bloğa karşı Şiiliğin radikal bir kolu olan Nusayrilik yönetimi altındaki Suriye’yi yanına çekmeye çalışmıştı.[45] 1980-88 deki İran-Irak savaşı esnasında Suriye İran’a destek vermişti. Ancak bu siyasetinden hiç vazgeçmemekle beraber yeri geldiğinde İslami kimliğini ve Şiiliği de görmezden geldiğinin şahidi olacağız. Nitekim Şiilerin çoğunlukta olduğu Azerbaycan’ı Ermenistan karşısında desteklememişti.[46]
1.Şii Mensupları Uyandırmak
Aslında soğuk savaş dönem İran, artan petrol gelirleriyle bölgede başat bir güç olmanın temellerini atması için demografik yapıdan yararlanma planını yapmıştı diyebiliriz.
Günümüzde (2006) Dünyadaki 1.300 milyon Müslüman nüfusun yaklaşık 130 milyonunu Şii mezhebi mensupları teşkil etmektedir.[47] Şiiler İran dışında Azerbaycan, Irak ve Bahreyn’de çoğunluğu, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Kuveyt ve Suudi Arabistan’da azınlığı, Lübnan’da en büyük mezhepsel grubu teşkil etmektedir. [48] . ’Şii Uyanışı’ ya da ‘Şii Hilali’ olarak bilinen süreç İran dış politikasında jeopolitik ve sosyo-politik dinamiklerden ötürü bir domino etkisi oluşturabilme potansiyelini elde etmektedir. Şii Uyanışı olarak başlatılan süreç sosyo-politik dinamiğe sahip olduğundan dolayı, hızlı bir domino etkisini oluşturabilen potansiyeli elde etmektedir. Bölgenin çeşitli yerlerinde yaşayan Şii mensubu kitleler İran’ın müdahalesine zemin hazırlamaktadır. Özellikle ABD’nin Irak işgali sonrası Pan-Arabizm yerine Şii kimlik oturtularak, statikoya karşı bir direniş sembolü oluşturulmaya çalışılmaktadır[49].
2.Başkaların Etnik Varlıkların Örgütlenmesini İstememesi
İran’ın toplumsal yapısı da etnik açıdan çok karmaşıktır. Farslar ülkenin sadece %51’ine , Azeri Türkler %24’ine tekabül etmekte, kalan kısmını Kürtler, Araplar ve Beluçlar oluşturmaktadır. Bu nedenle dış güçlerin ülkede parçalayıcı girişimlerde bulunabileceği endişesini taşıyarak, dış politikasında şüpheci bir tutum sergilemektedir.[50]
Ne ilginç ki, İslami muhalefetin Tacikistan’da(1992) ve Çeçenistan’da (1994) ortaya çıkan savaşlarda, ne Farisi kökenli Taciklerin tarafını tutmuştu nede İslami kimliğe sahip Çeçenlerin, belki Rus yanlısı politikayı benimseyerek önemli müttefik hale gelmeye başlamıştı.[51]
PJAK’ın arkasında ve Azerilere yönelik ayrılıkçı faaliyetin rehberliğinde ABD’nin olduğu ve Suriye, İran, Irak arası bir devlet kurulacağı öne sürülmektedir.[52] 1984’ten itibaren silahlı eylemlerini başlatan PKK İran’la anlaşma yapan[53] İran, Soğuk Savaş sonrası Türkiye-Azerbaycan bağlantısını kesmek için PKK’ya tekrar önem vermiştir.
Bağlantısızlık
İran, devrim sonrası yürüttüğü dış politikasında köklü değişim yaparak, ABD’nin müttefikliğine son verilerek bundan sonra karşılıklı eşitlik esasına göre gidileceği açıklandı. Ardından Sovyet-İran dostluk anlaşmasının 5 ve 6. maddeleri tek taraflı feshettiğini, CENTO’dan ayrıldığını belirtmişti. Humeyni döneminde ağırlıklı Şii nüfusa sahip devletler başta olmakla beraber, kendine tam bir bağlantısızlık politikayı benimsediğini göreceğiz.[54]
Suriye rejimi bu politikayı benimseyerek, İran yanında olmayı tercih etmektedir.
Arap Baharı
Küresel politikaya bakılırsa, Suriye’deki çatışmada ikili bir kamplaşma söz konusudur. ABD öncülüğündeki İngiltere, Suudi Arabistan, Katar, İsrail ve Türkiye’yi içine alan bir grup ve Beşar’ın iktidardan gitmesiyle istikrarın gelebileceğine inanan, buna göre politik bir tavır alan ekip ve karşısında Beşar’ın gitmesini bir çözüm olarak görmeyen, dış müdahalelerin demokratik sonuç getiremeyeceği görüşünde olan, Rusya önderliğinde İran, Irak ve Çin den oluşan 2.grup vardı.[55] Şöyle ki, BMGK’nin yakın zamana kadar Suriye’ye yönelik yeni bir karar tasarısı getirilmemesi 2.grubun duruşundan kaynaklanmaktadır [56]. Suriye ve son dönemlerde Irak’la yakın ilişkiler içinde olan İran, gerek Arap Aleminde gerekse İslam dünyasında daha etkili olmak zorunda olduğu bilincindedir ve bunu daha sağlamlaştırmak istemektedir.[57]
30 Nisan 2010’da İran ve Suriye arasında ticareti, tarımı, yatırımı ve diğer alanları kapsayan 17 adet anlaşma imzalandı. Ayrıca Suriye’nin kimyasal silah programına destek vermiş, Hizbullah’a yönelik işbirliği yapılmıştı.[58]
Sonuç
Sonuç olarak İran’ın dış politikasında Suriye’ye verdiği önemin arka planında dine verilen yeri söz konusu olurken, öncelikle iki tarafın dini geçmişini ve onları bir araya getiren unsurları dikkate almamız gerekiyor. Bölgesel güç olduğunu ispatlamaya çalışan İran’ın, buna Arap Aleminde tek müttefiki sayılan Esad rejimini savunmada elinden gelen her şeyi yapacağı öngörülmektedir. Suriye’nin stratejik öneme sahip olduğundan Orta Doğu’ya rejim ihracını sağlamada ve Arap-Fars karşıtlığına engel olmada etkisi büyük olduğunu İran iyice fark etmiş durumdadır. Devrim sorması İran dış politikasına bakıldığında, dini kimliğe sahip olsa da, başkaları gibi bir araç olarak kullanmaktan vazgeçemediğini göreceğiz. Müslüman kimliğe sahip yerli halka dini kullanarak, onların sempatisini kazanmak istemektedir.
Orta Doğu’da ABD’nin yayılmacılığını önlemek, Azerbaycan-Türkiye-Gürcistan ittifakına karşı güçlü olmak, kendilerine tehdit olarak gören Sünnileri pasifleştirmek ve bölgeye dışarıdan yapılan müdahaleye karşı çıkmak konuları Moskova ve Tahran’ı bir araya getirmektedir.
Süper Güç konumunda olan ABD’nin kendini yormamayı tercih ettiğini dikkate alırsak, devrim sonrası iki bloğa karşı tam bağımsız bir dış politika geliştirerek, bölgedeki Şii nüfusu etkisi altına alabilmesi, İran’ın bölgesel bir güç olma potansiyeline ulaştırdı diyebiliriz.[59]
ABDÜLVELİ HAYITOV
Kaynakça
Muhammed Ebu Zehra, İslam’da İtikadi, Siyasi ve Fikri Mezhepler Tarihi.çeviren: Sıbğatullah KAYA.,Yeni Şafak Gazetesi Kültür Armağanı. .(2004)
Mehmet Şahin, Şii Jeopolitiği: İran İçin Fırsatlar ve Engeller, Akademik Orta Doğu, Cilt 1,sayı 1.2006,
William Cleveland, Modern Ortadoğu tarihi,, Agora Yayınevi-2008
Nevzat Aydın, İran’ın Orta Doğu Politikasında Şii Mezhebinin Etkisi, Y.Lisans Tezi,,Temuz-2010
Nasser KASHEF ASL. 1979 sonrası İran’ın Ortadoğu Politikası ve Bölge ülkeleri ile ilişkileri,.Ankara.2009
Mustafa Erceylan, Büyük Orta Doğu Projesinde İran’ın Önemi, Kocaeli-2007
Sefa Mutlu KOCA, Orta Doğu Alt Sisteminde İran Dış Politikası,.Sakarya Ünv. S.B.E, Haziran-2011
Barış DOSTER, Bir Bölgesel Güç Olarak İran’ın Ortadoğu Politikası, 2012
Ömer Turan, Medeniyetlerin Çatıştığı Nokta Ortadoğu. Yeni Şafak Armağanı (2003)
Tayyar Arı ,Geçmişten günümüze Orta Doğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, , cilt 1, Dora yayınları, 6. Baskı-2014
Aytan Mammadlı, Bölgesel Güvenlik Bağlamında Rusya-İran İlişkileri , Uludağ Ünv. Bursa-2014
Ahmad Sultaninejat, ve Murtaza Nurmuhammedi,Suriye’nin Dış Siyesetindeki Mili ve İdeolojik Menfaatları, Sayı: 4, (1389 h.ş) Sonbahar-2011
Muhammed Ebu Zehra, İslam’da İtikadi, Siyasi ve Fikri Mezhepler Tarihi.çeviren : Sıbğatullah KAYA,Yeni Şafak Gazetesi Kültür Armağanı, Anka Yayıncılığı(2004)
Nasser KASHEF ASL. 1979 sonrası İran’ın Ortadoğu Politikası ve Bölge ülkeleri ile ilişkileri .Ankara.2009
Yusuf ERTUTĞRUL,Rusya’nın Arap Baharı Politikası(2014-2015),Akademik perspektif, (2015)
Yaşar ONAY,Rusya’nın Orta Doğu politikasını Şekillendiren Parametreler,BilgeStrateji,cilt 7, sayı 12 ,Bahar 2015
MühdanSAĞLAM ,KRONİK İnadın ötesinde : Rusya’nın Suriye Politikası, .Ankara Ünv.SBF dergisi 68-4
Seyid Ali Nejat, İran ve Suudi Arabistan’ın Suriye Krizi Önündeki Stratejileri, İran Diş Politikası dergisi, sayı:4,, (1393) 2015-Bahar.(sa.nejatö@yahoo.com)
Nazife Selcan, Pınar Akgul, İran-Suriye bölgesel İttifakı ve Arap Baharı Sürecine Yansıması,TESAM Akademi Dergisi,
Nasir Naji ve Abdur Reza Farjirad,Azadi İslam Ünv. Yüksek Lisans Tezi,(İran)4 Aylık İlmi ve Araştırma Dergisi, sayı:45,, Tahran, Bahar-2016
Yaşar ONAY,Rusya’nın Orta Doğu politikasını Şekillendiren Parametreler,BilgeStrateji,cilt 7, sayı 12 ,Bahar 2015,ss
Mehmet ŞAHİN, İran dış Politikasının Dini Retoriği, Gazi Ünv. İİBF, Uluslar arası İlişkiler Bölümü, https://scholar.google.com.tr/scholar?q=related:s6dLJnq1XAwJ:scholar.google.com/&hl=tr&as_sdt=2005&sciodt=0,5
İlyas Kamolov, Rusya’nın Orta Doğu Politikasi, ORSAM Raporu no:125, Temmuz-2012
Erdem Demirtaş, Ortadoğu’da Devlet ve İktidar,Otoriter Rejimler Üzerine Bir İnceleme, Metis yayınları, ss:35, 2014
WiliamCleveland, Modern Ortadoğu tarihi,. Agora kitaplığı, Hazıran-2008
Nasir.Sultani ve Nasir Khurşidi, İran Dış Politikası 4 Aylık dergi, sayı:4 ,Kış-2015
MühdanSAĞLAM ,KRONİK İnadın ötesinde : Rusya’nın Suriye Politikası,
Elnur İSMAYILOV, BİLGESAM,Analiz,no:1255 Ekim 2015,Rusya’nın Suriye Stratejisi ve Orta Doğu’da Değişen Güç Dengeleri,
[1] Muhammed Ebu Zehra, İslam’da İtikadi, Siyasi ve Fikri Mezhepler Tarihi.çeviren:Sıbğatullah KAYA.ss: 45,Yeni Şafak Gazetesi Kültür Armağanı. .(2004)
[2]Sefa Mutlu Koca, Orta doğu alt Sisteminde İran Dış Politikası s.27 , Sakarya Ünv.S.B.E,Yüksek Lisans Tezi, Haziran-(2011)
[3] Tayyar Arı, Geçmişten günümüze Orta Doğu, cilt 1,s:409-410, Dora yayınları,2014
[4] Sefa Mutlu Koca, Orta doğu alt Sisteminde İran Dış Politikası s.28 , Sakarya Ünv.S.B.E,Yüksek Lisans Tezi, Haziran-(2011)
[5] Mehmet Şahin, Şii Jeopolitiği: İran İçin Fırsatlar ve Engeller, Akademik Orta Doğu, Cilt 1,msayı 1.2006, ss: 39
[6] özellikle Şii Müslümanlarca benimsenen ilke. http://www.mumsema.org/s-t/2667-takiyye-nedir-islamda-takiye-kavrami-hakkinda-bilgi.html
[7] http://www.islam.info.tr/forums/konular/vela-ve-bera-kavrami.25255/
[8] Sefa Mutlu Koca, Orta doğu alt Sisteminde İran Dış Politikası s.28 , Sakarya Ünv.S.B.E,Yüksek Lisans Tezi, Haziran-(2011)
[9]William Cleveland, Modern Ortadoğu tarihi,.s:329, Agora Yayınevi-2008
[10]Tayyar Arı, Geçmişten günümüze Orta Doğu, cilt 1,s:436
[11] Muhammed Ebu Zehra, İslam’da İtikadi, Siyasi ve Fikri Mezhepler Tarihi.çeviren:Sıbğatullah KAYA.ss:64 Yeni Şafak Gazetesi Kültür Armağanı.(2004)
[12]Muhammed Ebu Zehra, İslam’da İtikadi, Siyasi ve Fikri Mezhepler Tarihi.çeviren:Sıbğatullah KAYA.ss:63 Yeni Şafak Gazetesi Kültür Armağanı.(2004)
[13] Nevzat Aydın, İran’ın Orta Doğu Politikasında Şii Mezhebinin Etkisi, Y.Lisans Tezi, s:14,Temuz-2010
[14] Tayyar Arı, Geçmişten günümüze Orta Doğu, cilt 1,s:136
[15]Nasser KASHEF ASL. 1979 sonrası İran’ın Ortadoğu Politikası ve Bölge ülkeleri ile ilişkileri ss: 232-233.Ankara.2009
[16]Nasser KASHEF ASL. 1979 sonrası İran’ın Ortadoğu Politikası ve Bölge ülkeleri ile ilişkileri ss:244-245.Ankara.2009
[17]Nasser KASHEF ASL. 1979 sonrası İran’ın Ortadoğu Politikası ve Bölge ülkeleri ile ilişkileri ss: 245-246.Ankara.2009
[18] Ahmad Sultaninejat, ve Murtaza Nurmuhammedi,Suriye’nin Dış Siyesetindeki Mili ve İdeolojik Menfaatları, Sayı: 4,ss:30, (1389 h.ş) Sonbahar-2011
[19] Seyid Ali Nejat, İran ve Suudi Arabistan’ın Suriye Krizi Önündeki Stratejileri, İran Diş Politikası dergisi, sayı:4,ss: 643, (1393) 2015-Bahar.(sa.nejatö@yahoo.com)
[20] Nazife Selcan, Pınar Akgul, İran-Suriye bölgesel İttifakı ve Arap Baharı Sürecine Yansıması,TESAM Akademi Dergisi, ss:136
[21] Seyid Ali Nejat, İran ve Suudi Arabistan’ın Suriye Krizi Önündeki Stratejileri, ss:643, İran Diş Politikası dergisi, sayı:4, ss:645(1393) 2015-Bahar. (sa.nejatö@yahoo.com)
[22] Seyid Ali Nejat, İran ve Suudi Arabistan’ın Suriye Krizi Önündeki Stratejileri, ss:643, İran Diş Politikası dergisi, sayı:4, ss:646(1393) 2015-Bahar. (sa.nejatö@yahoo.com)
[23] Nasir Naji ve Abdur Reza Farjirad,Azadi İslam Ünv. Yüksek Lisans Tezi,(İran)4 Aylık İlmi ve Araştırma Dergisi, sayı:45,ss:61, Tahran, Bahar-2016
[24] Seyid Ali Nejat, İran ve Suudi Arabistan’ın Suriye Krizi Önündeki Stratejileri, İran Diş Politikası dergisi, sayı:4, ss:643(1393) 2015-Bahar. (sa.nejatö@yahoo.com)
[25] Nevzat Aydın, İran’ın Orta Doğu Politikasında Şii Mezhebinin Etkisi, Y.Lisans Tezi, s:14,Temuz-2010
[26] Mutlu KOCA, Orta Doğu Alt Sisteminde İran Dış Politikası,ss:34.Sakarya Ünv. S.B.E, Haziran-2011
[27]Sefa Mutlu Koca, Orta doğu alt Sisteminde İran Dış Politikası s.20 (2011)
[28] Sefa Mutlu KOCA, Orta Doğu Alt Sisteminde İran Dış Politikası,ss:63.Sakarya Ünv. S.B.E, Haziran-2011
[29] Sefa Mutlu KOCA, Orta Doğu Alt Sisteminde İran Dış Politikası,ss:42.Sakarya Ünv. S.B.E, Haziran-2011
[30] Mehmet ŞAHİN, İran dış Politikasının Dini Retoriği, Gazi Ünv. İİBF, Uluslar arası İlişkiler Bölümü, ss:3, https://scholar.google.com.tr/scholar?q=related:s6dLJnq1XAwJ:scholar.google.com/&hl=tr&as_sdt=2005&sciodt=0,5
[31] Aytan Mammadlı, Bölgesel Güvenlik Bağlamında Rusya-İran İlişkileri ss: 131, Uludağ Ünv. Bursa-2014
[32] İlyas Kamolov, Rusya’nın Orta Doğu Politikasi,ss:9, ORSAM Raporu no:125, Temmuz-2012
[33] Mehmet ŞAHİN, İran dış Politikasının Dini Retoriği, Gazi Ünv. İİBF, Uluslar arası İlişkiler Bölümü, ss:4, https://scholar.google.com.tr/scholar?q=related:s6dLJnq1XAwJ:scholar.google.com/&hl=tr&as_sdt=2005&sciodt=0,5
[34] Sefa Mutlu KOCA, Orta Doğu Alt Sisteminde İran Dış Politikası,ss:43.Sakarya Ünv. S.B.E, Haziran-2011
[35] Erdem Demirtaş, Ortadoğu’da Devlet ve İktidar,Otoriter Rejimler Üzerine Bir İnceleme, Metis yayınları, ss:35, 2014
[36] http://www.tarihkomplo.com/2015/04/irangate-skandal.html
[37]Barış DOSTER, Bir Bölgesel Güç Olarak İran’ın Ortadoğu Politikası, ,s:2,4
[38] Geçmişten günümüze Tayyar Arı, Geçmişten günümüze Orta Doğu, cilt 1,s:143
[39] Mehmet ŞAHİN, İran dış Politikasının Dini Retoriği, Gazi Ünv. İİBF, Uluslar arası İlişkiler Bölümü, ss:4 ,https://scholar.google.com.tr/scholar?q=related:s6dLJnq1XAwJ:scholar.google.com/&hl=tr&as_sdt=2005&sciodt=0,5
[40] İlyas Kamolov, Rusya’nın Orta Doğu Politikasi,ss:9, ORSAM Raporu no:125, Temmuz-2012
[41] WiliamCleveland, Modern Ortadoğu tarihi,.s:4, Agora kitaplığı, Hazıran-2008
[42] WiliamCleveland, Modern Ortadoğu tarihi,.s:8Agora kitaplığı, Hazıran-2008
[43] Sefa Mutlu KOCA, Orta Doğu Alt Sisteminde İran Dış Politikası,ss:23.Sakarya Ünv. S.B.E, Haziran-2011
[44]Barış DOSTER, Bir Bölgesel Güç Olarak İran’ın Ortadoğu Politikası, ,s:3
[45]Sefa Mutlu Koca, Orta doğu alt Sisteminde İran Dış Politikası s.20 (2011)
[46] Mehmet Şahin, Şii Jeopolitiği: İran İçin Fırsatlar ve Engeller, Akademik Orta Doğu, Cilt 1,sayı 1.2006ss: 41
[47] Mehmet Şahin, Şii Jeopolitiği: İran İçin Fırsatlar ve Engeller, Akademik Orta Doğu, Cilt 1,msayı 1.2006, ss: 39
[48] http://www.asam.org.tr/temp/temp410.pdf
[49] Mutlu KOCA, Orta Doğu Alt Sisteminde İran Dış Politikası,ss:41.Sakarya Ünv. S.B.E, Haziran-2011
[50] Ertan Efagil, İran’ın Dış Politika Yapım Sürecini Etkileyen Unsurlar, Orta Doğu Analiz, Aralık, 2012, Cilt:4 Sayı:48, ss: 56
[51] Aytan Mammadlı, Bölgesel Güvenlik Bağlamında Rusya-İran İlişkileri ss: 131, Uludağ Ünv. Bursa-2014
[52] Barış DOSTER, Bir Bölgesel Güç Olarak İran’ın Ortadoğu Politikası, ,s:5 Orta Doğu Analiz,cilt:4 Sayı:44 ,Ağustos-2012
[53] Mustafa Erceylan, Büyük Orta Doğu Projesinde İran’ın Önemi,ss: 89 Kocaeli-2007
[54] Sefa Mutlu KOCA, Orta Doğu Alt Sisteminde İran Dış Politikası,ss:50.Sakarya Ünv. S.B.E, Haziran-2011
[55] Nasir.Sultani ve Nasir Khurşidi, İran Dış Politikası 4 Aylık dergi, sayı:4 , ss: 953-954, 4,Kış-2015
[56]MühdanSAĞLAM ,KRONİK İnadın ötesinde : Rusya’nın Suriye Politikası, , ss:1
[57]Barış DOSTER, Bir Bölgesel Güç Olarak İran’ın Ortadoğu Politikası, ,s:6
[58] Aytan Mammadlı, Bölgesel Güvenlik Bağlamında Rusya-İran İlişkileri ss: 152, Uludağ Ünv. Bursa-2014
[59]Sefa Mutlu Koca, Orta doğu alt Sisteminde İran Dış Politikası s.79(2011)