RUS ELÇİSİ FİLİP NAZAROV’UN TAŞKENT HATIRALARI: (1813-1814)

*Fayzullakhon Otakhonov (İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü Doktora Öğrencisi)

fotoğraf: Taşkent’te ip cambazları

Özet

Bu makalede Rus diplomatı ve elçisi Filip Nazarov’un hatıratındaki Taşkent kısmını ele aldık. Onun verdiği bilgiler, 19. yüzyıl başları Taşkent tarihi hakkında başka kaynaklarda bulunmayan bazı bilgileri içermesi nedeniyle kıymetlidir.

Biz bu bilgileri başka kaynaklardaki bilgilerle mukayese ederek inceledik, eksik kalan yerleri tamamladık, var olanları daha da güçlendirdik. Eserde, dinî ve millî bazı ifade ve tanımlamaların adı geçen Rus diplomatın dilinden aktarıldığı unutulmamalıdır.

Anahtar Kelimeler: Filip Nazarov, Taşkent, 19. Yüzyıl, Hatıra.

Abstract

In this article, we dealt with the part of Tashkent in the memoirs of the Russian diplomat and ambassador Philip Nazarov. The information he gave which is not found in other sources is valuable because it contains some information about the history of Tashkent at the beginning of the 19th century.

We compared this information with the other sources, we completed the missing parts and strengthened the existing ones. It should not be forgotten that some religious and national expressions and definitions are transferred from the language of the mentioned Russian diplomat.

Keywords: Filip Nazarov, Tashkent, 19th Century, Memory.

 

 

Taşkent Kalesi

 

Filip Nazarov’un Hatıralarından yapılan alıntı:

“Taşkent hükümeti kuzeybatıdan Buhara, güneyden Kındırdağ dağı, doğudan Kara Kırgızlarla sınırlıdır…

Eskiden bağımsız, sonradan Hokand hükümetine dahil olan Taşkent, büyük ve geniş vadilere kurulmuştu ve toprağının büyük kısmı şehirden oluşuyordu…

Taşkent 15 kilometrelik kerpiçten yapılmış büyük duvarlarla örtülüydü. Şehrin on iki kapısı vardır ve içinde yirmi bin ev bulunuyordu…

Taşkent vilayeti Çırçık nehri boyunda yerleşmişti. Çırçık nehri çok hızlı akıyor, taşları rahatça akıtıyor, atlar karşı tarafa zorlukla geçiyordu. Nehrin gürültüsünü 15 kilometre uzaktan duymak mümkündür. Keçiler, leoparlar, kaplanlar onun gürültüsünden yakınına bile yanaşmktan korkup,  ormana kaçarlardı. Bu nehir gökyüzüne denk olan bir dağdan; Kındırdağ’dan akıyordu. Bu dağ Taşkent’ten de görünüyordu. Dağın en üstünde karlar hala duruyordu. Dağın eteklerinde meyve ve orman ağaçları vardı…

Taşkent’in çok güzel iklimi vardır ve toprağı da insanlara ne lazımsa yetiştirebilecek şekilde verimlidir…

Taşkent’i gezerken her yerinde üzüm ve başka meyve bahçeleri, nar, portakal, kayısı, incir ağaçları vardır. Meyveleri bolluğundan dallarının eğik halde olduğunu görüyoruz. Meyve bahçeleri ve üzümzarlar için asmalar yapılmış, bir birine yakın şekilde dikilmiş ve ortalarında küçük yollar da var…

Şehrin her yerinde nehirler, kanallar, arıklarla karşılaşırsınız. Bu kanallara su Çırçık nehrinden geliyordu. Bazı yerlerde bu sulardan çeşmeler de yapılmıştı…

Suyun iki tarafında dikilen uzun boylu direkler şehri serin tutuyordu…

Her evin içinde su havuzları da vardı…

Camileri çatısız inşa edilmişti ama eski kubbeli camiler de çoktu…

Taşkentliler sağlam, bakımsız ama kalbi temiz, neşeli, hassas gönüllü, müziği seven, kadınlara saygılı ve tutkulu kişilerdir. Sokaklar insanlarla doludur. İp üzerinde dans ediyorlardı veya bahçelerde şarkı söyleyip eğleniyorlardı, insanlarda bayram havası vardı. Bazı zanaatkar ve esnaflar dışında herkes bayram havasında yaşıyorlardı, vergi de ödemiyorlardı ve askerliğe de kendi istekleriyle gidiyorlardı…

Şehre aralıksız kervanlar gelip gidiyor, sokaklarda çeşitli Asyalı tüccarlar dolaşıyordu. Taşkentliler Muhammed dinine inanıyorlar. Kadınları kapalı geziyorlardı. Onları görmek mümkün değil, hatta akrabaları bile kadının olduğu odaya giremez. Misafirler ayrı odaya alınır. Ben kadınları sadece pazarlarda gördüm, ama peçeyle örtülü halde, çok ince ve zengin kıyafetler giyinmiş, başlarına türban giymiş, yüzlerini tülle kapatmışlardı…”[1]

 

Çayhane

 

Filip Nazarov Rus diplomatı, yazar ve tercümandı. Rus Çarlığının Dış İşleri Bakanlığı’nda Sibir bölgesinde çalışıyordu. Elçi olarak Hokand Hanlığı’na gitme nedeni şuydu: Hokand elçileri St.Petersburg’da Rus Çarı huzurundan dönerlerken Petrapavlosk kalesinde bulundukları sırada biri Rus askeri tarafından öldürülmüş, bir diğeri de hastalanarak ölmüştü. İmparator bu durumu anlatmak için Filip’i Hokand’a elçilik ekibinin başı olarak göndermişti. Elçilikle beraber bir Rus ticaret kervanını da yollamıştı. Filip Nazarov 1813-1814 yılları Hokand hanlığı hatıralarını yazıya dökerek kitap yazdı.  Bu kitap 1821 yılında St.Petersburg’da basıldı. Filip, Petrapavlosk’dan Kazak topraklarına geçerek Hokand Hanlığı toprakları olan Türkistan vilayetine gelmiş, oradan Taşkent ve Hokand’a geçmişti. Bir sene sonra tekrar Rusya’ya dönmüştü. Biz bu makalemizde Filip’in hatıraları üzerinden Taşkent’i ele aldık. Bu bilgiler ışığında ve başka kaynaklardan da istifade ederek Taşkent’in tarihini analiz etmeye çalıştık.

Taşkent 1809 yılı Hokand Hanı Alim Han (1800-1810) tarafından alınıp, Hokand hükümetine dahil olmuştu. Filip’in geldiği zamanda Hanlık sınırları kuzeye doğru daha genişleyip Türkistan vilayeti ve Deşti Kipçak’ın güney kısımlarını kapsıyordu. Taşkent’in sınırlarını tarihçi Ebu Ubeydullah şöyle açıklar: ‘Doğuda Koksu, Karatal ve Kafal’a kadar, batıda Karatepa ve kuzeyde Çimkent’… Taşkent’in kuzey-güney arası mesafenin iki aylık yol olduğunu da söylemiştir[2]. Koksu, Kafal Kandır dağı eteklerinde dağlık bir yerdi ve orada Kırgızlar yaşardı. Filip’in “Kara Kırgız”lardan kasdı aslında Kırgızlardır. Çarlık Rus adamları Hanlık dönemindeki Kırgızları “Kara Kırgız”, Kazakları ise “Kırgız” demiştir. Karatepa bu Cizzah’a yakın bir yer ismidir. Cizzah’ın o zamanlarda Buhara Emirliği’ne ait olduğunu dikkate alırsak, Taşkent’in batı tarafının Buhara Emirliği ile sınır olduğu ortaya çıkar. Ama Filip kuzeybatı derken Karatepa’dan bahsetmemiştir. Ebu Ubeydullah kitabını 19.yüzyıl sonlarında yazdı. O zamanlar Taşkent ve Kurama vilayeti birleşmiş ve sınır Cizzah’a kadar gelmiş durumdaydı. Filip kuzeybatının Buhara ile sınır olduğunu yazarken Sır Derya’nın sol tarafındaki Buhara hükümetine ait sahra ve çölleri ve orada yaşayan Arap ve Türkmenleri kastetmiş olabilir. Taşkent kuzeyden Türkistan vilayetine bağlı Çimkent kalesiyle sınırlı idi. Güney kısmının bir tarafı Kandır dağlarıyla (Filip bunu Kındır diye telaffuz etmiştir), diğer tarafı Kurama vilayetinin Toytepa kalesiyle sınırlanmıştı. Filip Kurama vilayetinden bahsetmeden Kandır dağlarını söylemişti. Bu sıradağlar aslında Taşkent’in kuzeydoğusundan başlayıp güneye kadar geliyordu. Dağın öbür tarafı Fergana Vadisi sayılırdı. Yani Fergana vadisiyle Taşkent’i bu sıradağlar ayırıyordu.

 

 

Tarihçi Muhammed Salih Hoca, Taşkent’in 12 kapısı olduğunu söyler[3]. Bunlar: Kıyat, Türk, Nayman, Tahtapulı, Korasaray, Çığatoy, Suğbaniyan, Kokça, Kamalon, Duğlot, Beşoğoç ve Arğın. Dikkat edersek bu kapılar kabile isimleriyle adlandırılmıştır. Taşkent’in şehir içi dört bölgeden oluşuyordu: Beşyağaç, Kokça, Sebzar, Şeyhantahur. Kazak hanı Abulay Han 18.yüzyıl sonlarında Taşkent’i aldıktan sonra bu dört bölgeyi kendi kabilelerine vermişti[4]. Belki Taşkent kapılarının kabile ismiyle adlandırılması işbu Abulay Han döneminde olmuştur ancak bunu tam bilemiyoruz.

Hanlıklar döneminde nüfus çalışmaları az çalışılmış bir alandır. Nüfus sayımı Hanlık sonrası dönemde Ruslar tarafından yapıldı. Hanlıkta vergiler kişi başına değil ev başına alınmıştır. Bunun için nüfus sayımına ihtiyaç duyulmamıştır. Filip’in verdiği bilgiye göre Taşkent şehrinde 20 bin ev vardı. Bir evde ortalama tahminen 5 kişi olduğunu hesap edersek Taşkent’te 1813 yılında yaklaşık olarak 100 bin nüfusun  yaşadığını söyleyebiliriz. Velyaminov-Zernov’a göre 19.yüzyıl ortalarında Taşkent’e 11 bin ev ve 50 binden fazla kişi, 310 cami, 15 kervansaray, 11 hamam bulunuyordu ve Beşyağaç 32, Sebzar 38, Kokça 31 ve Şeyhantahur 48 mahalleden oluşuyordu[5]. Seversov 1850 yılında Türkistan vilayetinde bulunduğu sırada Taşkent’in nüfusunun kalabalık olduğunu ve 40 bin evden oluştuğunu söylemişti[6]. Velyaminov-Zernov ile Seversov aynı dönem bilgilerini aktarsalar da ikisinin  arasında ciddi bir fark vardır. Zernov Rus istilasından sonra bölgeye gitti,bunun için sayı konusunda yanılmış olabilir. Filip’in verdiği bilginin doğru olma ihtimali yüksektir çünkü bu bilgiyi Taşkent’in resmi yetkililerinden öğrenme yüksektir. Filip, Taşkent’te bir kaç defa Hâkim ve diğer devlet adamlarıyla sohbetler etmişti. 19.yüzyıl boyunca nüfus daha kalabalıklaştı ve Seversov’un dediği gibi ticaret daha gelişti, tüccarların akın etmesi sonucu evlerin sayısı arttı.

 

Bir Su Kanalı

 

Çırçık nehri günümüzde de Taşkent için esas su kaynağıdır. Taşkent’in tam ortasından geçen Bozsu kanalı işbu Çırçık nehrinden kazılmıştır. Bozsu kanalı Taşkent’in eski kanalıdır. Kanalın eski adı Keykavus idi ve 6.yüzyılda kurulduğu biliniyor. Tarihçi Muhammed Salih Hoca bu kanal hakkında bilgi verirken Taşkent’teki başka kanal ve arıklardan da bahsediyor: Mesela, Zal Arığı, 1583 yılı kazılan Zah Arığı, Şeyh Şibli Arığı, Salar, Cangah, Anhar arıkları ve onların nereden aktıkları, uzunluğu gibi bilgileri detaylı olarak veriyor[7]. Filip Nazarov Taşkent’i gezdiğinde bu kanalları görmüştü ve şehrin sulandırma sisteminin çok güzel yürüdüğünü dile getirmişti.

Çırçık nehrinin eski adı Parak, Babürname’de Çır olarak geçiyor. Başlangıç kaynağı Batı Tyanşan olan ve Çatkal dağlarından akan Koksu, Çatkal ve Pskom nehirleridir. Uzunluğu 155 kilometre olan Çırçık nehri, güneye doğru eskiöismi Kurama vilayetinde, günümüzde Çinaz şehrinde Sır Derya’yla birleşiyor. Çırçık nehri Taşkent’e gelene kadar da sağda solda birkaç kanala ve saylara su veriyor (sol tarafta Kızılsu, Şurabsay, Tavaksay ve Azatbaş; sağ tarafda Karankulsay, Ğalvasay, Parkentsay ve Başkızılsay)[8]. Filip, Çırçık nehrinin Kandır dağına kadar uzadığını söylemişti. Aslında dediğimiz gibi Çırçık nehri Çatkal dağlarından besleniyordu ve başlangıç yeri de orasıydı. Kandır dağları ise Çatkal dağlarının bitişinden başlar. Filip o taraflara gitmediğinden yanılmış olabilir. Kandır dağları Eugene Schuyler haritasında Kendir olarak, Zeki Velidi Toğan haritasında Mungal Dağı olarak geçiyor. Hokand Hanlığı kaynaklarında ise hep Kandır ismiyle kaydedilmiştir.

Filip Taşkent’in iklimini ılıman olarak niteler. Yaz aylarının ortalarında olmasına rağmen sıcaklığın çok yüksek olduğunu vurgulamamıştır. Hatta o günlerde Taşkent’ten “Kındır dağları”nın (aslında Çatkal dağları olabilir) tepelerinde kar gördüğünü söylemiştir. Günümüzde de hava açık olduğunda şehrin içinden o dağları görmemiz mümkündür. Günümüzde dağ üzerindeki karlar Nisan ortalarına kadar duruyor, sonra eriyor. 19.yüzyılda hava çok sıcak olmamış ki karlar erimeden durmuştur. Dobromislov 20.yüzyıl başlarındaki Taşkent hava durumu hakkında bilgi verirken yılın en sıcak olduğu Haziran ve Temmuz aylarında havanın 26 ve 30 derece arasında olduğunu söylemiştir[9]. Günümüzde bu aylarda sıcaklık 40-45 dereceye kadar çıkıyor. Filip’in bahsettiği, Taşkent topraklarının verimliliğine ve meyvelerinin bol olması durumuna başka seyyah ve tarihçiler de dikkat çekmiştir. Günümüzde de Taşkent toprakları verimliliğini korumaktadır. Şehirleşme artsa da şehir etrafında meyve bahçeleri hala bulunmaktadır. O’nun gördüğü üzüm ve meyve ağaçları için yapılan direk ve sütunlar, aradan 200 yıl geçmesine rağmen evlerde ve bahçelerde geçerliliğini korumaktadır ve bu durum Fergana Vadisinde daha yaygındır. Kanal ve arık boylarına hala direkler dikiliyor ve bu o bölgeyi sıcaktan koruyor, havayı serinletiyor. Aslında Taşkent gibi Türkistan’ın diğer şehirlerinde de eskiden beri tarım ve çiftçiliğin geliştiği ve hatta eski sulama sistemlerinin daha verimli olduğu söylenebilir.

 

Pazar

 

Tarihçi Oktambek Sultonov, Taşkent’te Filip’in gittiği dönemde yani 19.yüzyıl başlarında 150 cami olduğunu söyler. Şehir hızla genişlediği için ve Hokand Hanlığına dahil olduktan sonra da Taşkent hâkimlerinin cami ve medrese inşa ve tamir işlerine büyük önem verdikleri için  bu sayı artarak 1850’li yıllarda 310 cami ve 1860 yıllarda 380 cami olduğunu tespit etmiştir[10]. Filip gördüğü camilerin çatısız olduğunu ve kubbeli olanların da eski olduğunu yazmıştır. Sultonov araştırmasında 19.yüzyıl başlarındaki çatısız camiler hakkında bilgi vermemiştir. Filip, çatısız camiler derken mahalle camilerinden veya küçük camilerden bahsetmiş olabilir. O gezdiği yerlerde belki açık veya yarı teraslı camiler vardır bilemiyoruz ama genelde camiler kubbeli veya çatılı yapılır, hatta o dönemde kurulan camilerin kubbesi de vardı. Mesela, Sultonov, Filip’in gittiği dönemde Taşkent hâkimi olan Leşker Beklerbegi’nin Taşkent’e büyük kubbeli bir cami yaptırdığını söylemişti.

Hanlıklar döneminde halkın sosyal durumunu araştırmak, çalışılması zor alanlardan birisidir çünkü tarihi kaynaklarda daha çok siyasi tarih verilmiştir. Bu bilgilerden sosyal durumu çıkarmak zor olmaktadır. Sosyal durum için seyyahların, elçilerin hatıraları ve arşiv belgeleri önemli kaynaktır. Bu açıdan Filip Nazarov’un Taşkentliler hakkında verdiği bilgiler kıymetlidir. Sosyal durumla ilgili araştırmalar Rus istilasından sonra Rus alimleri tarafından yapıldı ama bunlarla 19.yüzyıl başlarındaki durumu karşılaştırmak bize yeterince bilgi vermemektedir. Rus işgaline kadar 1850’li yıllarda Hokand Hanlığında esir kalan Seversov’un hatıralarında Taşkent’in sosyal durumu hakkında az olsa da bilgiler vardır[11]. 19.yüzyıl ortalarında Taşkent halkı kalabalıktı ve evler çoktu. Bazı evler boştu çünkü Taşkent’e sürekli dışarıdan tüccarlar geliyordu ve o boş evler onlara kiralanıyordu. Şehirde ev sayısınca dükkanlar vardı ve hiç boş olmazdı. Ticaret güzel yürüyordu. Ticaret kervanlarının çoğu Buhara, Rusya ve Kaşgar’dan geliyordu. Onlar için Taşkent’t,le ticaret yapmak daha güvenli idi.

 

Pazar

 

Filip Nazarov bulunduğu o günlerde halkın, kendi ifadesiyle ‘neşeli ve bayram havasında olması’ aklımıza bayram kutlamalarını getirmektedir. Ramazan veya Kurban bayramı olabilir mi diye düşünürsek, o günlerdeki hicri takvime baktığımızda 1813 yılı yaz aylarının Cemaziyelahir ve Recep aylarına denk geldiğini görürüz. Demek ki bu bayramlar değildi. O günlerde başka hangi bayramlar olabilir onu bilmiyoruz. Ömer Han iki yıl sonra oğlunun düğününü Taşkent’te yaptığında bütün halk bir hafta bayram yapmıştı. Belki de Filip’in dediği gibi halk her zaman neşeli olmuştur, belli yerlerde bayramlar yapmıştır. Bütün bunlar Taşkent’te şehir kültürünün yaygın olduğunu ve geliştiğini gösteriyor. Filip’in kadınlar hakkındaki fikirleri ise şeriatın hakim olduğu topluluklardaki ve devletteki müslüman kadının görünüşü ve davranışı idi. Filip’in bu hususta dikkat edilmesi gereken bir takım tespitleri vardır. Neden Taşkent’teki veya sonradan Hokand şehrindeki müslüman kadınların durumunu ayrıcalık gibi vurguladı? Çünkü büyük şehirler dışında başka yerlerde kadınları farklı görmüştü. Bazı yerlerde yüzleri açık şekilde, başka yerlerde erkeklerden çekinmeden konuşabilen kadınları da görmüştü ve bunu şehirdeki durumla karşılaştırmıştı. Aslında bu bilgiler  şehirlerdeki insanların başka yerlere kıyasla daha muhafazakar olduklarını gösteriyordu ve böyle olması da doğaldı.

Filip Nazarov’un bu verdiği bir sayfalık bilgilerinden 19.yüzyıl Taşkent’in coğrafik ve sosyal-ekonomik durumunu öğrenebiliriz. Bu durum sadece Taşkent’in değil içinde bulunduğu Hokand Hanlığı tarihi için de önemlidir. Özellikle sosyal durum hakkında verdiği bilgileri biz belki on tane tarihi kaynağı ancak çıkarabilirdik. Bunun için böyle hatıra eserşleri tarihe o günün gözleriyle bakıp tasavvur etmemize yardımcı olacaktır.

 

Kaynakça

  1. Dobromislov, A. Taşkent v Proşlom i Nastoyaşem, Taşkent, 1912
  2. Ancuma’t Tavarih, Taşkent: Yangi Asr Avlodi, 2011
  3. Muhammad Solih Hoca. Tarihi Cadida-i Toşkand, Özbekistan İlimler Akademisi Şarkşinaslik Enstitüsü Yazma Eserler Kütüphanesi, No.11073
  4. Seversov, Nikolay. Mesets Plena u Kokantsev, Petersburg: Ryumin i Komi yayınevi, 1860
  5. Sultonov, Muhammad Salih Hoca ve Uning “Tarihi Cadida-i Taşkand” asari. Taşkent: Özbekistan, 2009
  6. Sultonov, Oktambek. Toşkent Masjidlar Tarihi, Taşkent: Yangi Asr Avlodi, 2010
  7. Özbekistan Milli Ensiklopedisi, Taşkent: Özbekistan Milli Ensiklopedyasi, 2005
  8. Vohidov, Şodmon. Kokan Hanligida Tarihnavislik. Taşkent: Akademnaşr, 2010

 

[1] Nazarov, Filip. Zapiski o Nekatorih Narodah i Zemlyah Sredney Çasti Azii, Petersburg: İmperatorski Akademi Nauk, 1891, ss.36-40, 91-92.

[2] Sultonov, Oktam. Muhammad Salih Hoca ve Uning “Tarihi Cadida-i Taşkand” asari. Taşkent: Özbekistan, 2009. s.53

[3] Muhammad Solih Hoca. Tarihi Cadida-i Toşkand, Özbekistan İlimler Akademisi Şarkşinaslik Enstitüsü Yazma Eserler Kütüphanesi, No.11073, s.96a.

[4] Hudayarhanzade. Ancuma’t Tavarih, Taşkent: Yangi Asr Avlodi, 2011. s.85.

[5] Vohidov, Şodmon. Kokan Hanligida Tarihnavislik. Taşkent: Akademnaşr, 2010, s.55

[6] Seversov, Nikolay. Mesets Plena u Kokantsev, Petersburg: Ryumin i Komi yayınevi, 1860, s.83

[7]Sultonov, Oktam. Muhammad Salih Hoca ve Uning “Tarihi Cadida-i Taşkand” asari. Taşkent: Özbekistan, 2009. ss. 69-70.

[8] Özbekistan Milli Ensiklopedisi, Taşkent: Özbekistan Milli Ensiklopedyasi, 2005, C.9, ss.629-630

[9] Dobromislov, A. Taşkent v Proşlom i Nastoyaşem, Taşkent, 1912, s.4.

[10] Sultonov, Oktambek. Toşkent Masjidlar Tarihi, Taşkent: Yangi Asr Avlodi, 2010, ss.18-19

[11] Seversov, Nikolay. Mesets Plena u Kokantsev, Petersburg: Ryumin i Komi yayınevi, 1860, s.85.

Alakalı