Hindistan’da Oynanan Oyunlar:
- Hindistan’ı yüzyıllar boyunca Müslümanlar yönetti
- Hindistan Müslümanlarını (mezhepte ve akaitte) İngilizler nasıl parçaladı?
- Müslümanların arası nasıl bozuldu?
- Fıkıhta yaşanan İlk ihtilaflar.
- Akait konularında yaşanan ihtilaflar.
Hindistan, dünyanın en büyük yedinci coğrafi alanı ve en büyük ikinci nüfusuna sahip olan ülkedir. Hindistan dünyanın en güzel ve en zengin medeniyetine sahip ülkelerinden birisidir. Tarihi de çok zengindir. Dünyada pek çok çeşitliliği ve farklılığı içerisinde saklamış bir ülkedir. Tek bir memlekette 100 den fazla millet, 100 den fazla dil ve her çeşit din vardır. Başka bir özelliği şudur ki; milletlerin ve dinlerin farklılığı onların barış ve sevgi içinde yaşamalarına engel olamamıştır. Tarihte bir birleri ile savaştıklarına dair bir bilgi yoktur ancak bu güzel ülke İngilizler eline geçer geçmez ilk olarak iç savaşa maruz kaldılar. Doğal olarak şu soru insanın aklına gelebilir. Acaba bin yıllarca aynı ülkede kalarak hiç savaşmayan bu vatandaşlar neden İngilizler geldiğinden sonra savaşmaya başladılar? Bunun arkasında kimler var? Bunun mimarı kim? Bu iç savaşın arka planını ne? Makaleler serimizde bu konulara cevap bulmaya çalışacağız Allah’ın izni ile.
(Hindistan’da oynanan oyunlar ve bu oyunların hakikatini anlatmak diğer Müslüman ülkelerde de oynanacak oyunların anlaşılması için önem arz etmektedir.)
HİNDİSTAN İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Hindistan, aslı Indus adından türetilmiştir. Farsça olarak Hindistan denilmiştir yani Hintlerin yeri manasında. (Hatta bu isimi onlara Müslümanlar koydular. Ama Hindistan anayasasında Bharat olarak geçiyor. Bharat adı Hinduların efsanevî kutsal kralları olan Kral Bharata isminden türetilmiştir).
Hindistan tarihinde bir özellik var. Hindistan’ı Müslümanlar yüzlerce yıl yönettiler. İslam hükmü ile, adalet ile, sevgi ve saygı ile yönettiler. Halkın çoğu gayrimüslim idi yani Müslümanlardan önce bu ülkeye gelen, buraya sahip çıkan Hindu ve Budist dinine inananlar vardı. Hindistan, dünyanın en önemli dört dininden olan Hinduizm, Budizm, Jainizm ve Sihizm’in doğum yeridir. Ayrıca Zerdüştlük, Yahudilik, Hristiyanlık dinleri M.S. birinci yüzyıldan itibaren ülkeye gelerek bölgenin kültürünü şekillendirmiştir. Hindistanlı’lar “burası bizim, Müslümanlar ülkelerine gitsinler” demediler. Belki birlikte yaşadılar.
HİNDİSTAN’A MÜSLÜMANLARIN GELİŞİ
Hindistan’a peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem zamanında gelen İslam 12.yüzyılda Gazneliler Devleti vesilesi ile geniş bir şekilde yayıldı. 1858 yılı Babürlü İmparatorluğu sona ermesi ile Hindistan Müslümanların elinden çıktı.
İslam Hindistan’da 8. yüzyılın başlarında Arap tüccarlar aracılığıyla girdi, fakat gerçek etkinliğini 12. yüzyılda kazandı. Hindistan’ın Müslümanlaşması büyük çoğunlukla Türklerle olmuştur. İlk olarak Gaznelilerle başlayan Türk-İslam Devletleri zinciri Tuğluklular, Lodiler, Delhi Türk Sultanlığı ve son olarak Babür İmparatorluğu’yla 1858 senesinde sona ermiştir. İngilizlerin Babür devletini ortadan kaldırmasıyla Hindistan’daki 9 asırlık Türk-İslam hükümdarlığı da sona ermiştir. Türk sultanları içinde Gazneli Mahmut, Babür Şah, Ekber Şah en meşhur olanlarıdır. 17. asırda Hindistan’da yaşamış olan İmâm-ı Rabbânî Ahmed el- Farukî El Serhendi İslam’ın yayılmasında ve doğru bir şekilde yaşanmasında fazlasıyla etkili olmuştur. Yine bu dönemden önce de Türkistan’lı alimlerin ve talebelerinin İslam’ın yayılmasında büyük katkıları olmuştur. Bunlardan en çok akla gelenleri Hoca Ahmed Yesevi, Muhammed Bahaüddin Nakş-ı Bend ve Abdülkadir Geylani’dir. Hinduizmin dalları olarak ortaya çıkan Budizm, Jainizm ve Sihizm’in aksine İslam’ın anlayışları, gelenekleri ve dini pratiği bu inanca mahsustur ve evrensel kardeşliği ve her şeye gücü yeten Allah’a teslimiyeti öngörür. 12. yüzyılda Müslüman akınları ve 16. ve 17. yüzyıllardaki Babürlü Türk idaresi Hindistan’da İslamiyet’in yayılışında etkili olmuştur. İslam’ın evrensel sevgi ve barışa yönelik mesajı daha sonraları tasavvuf ehlinin yardımlarıyla da yayılmıştır. Kabir ve Nanak gibi tasavvuf ehillerinin yaymış olduğu kardeşlik ruhu Hindistan’daki katı kast sisteminin çözülmesinde yardımcı olmuştur. İki inancın karşılıklı iletişimi hayatın ve kültürün her alanında Hindu ve İslami unsurların bir sentez oluşturmasını sağlamıştır. Günümüzde de 138 milyonla dünyanın 2. büyük Müslüman topluluğu Hindistan’da yaşamaktadır.
HİNDİSTAN’DA BİRLİĞİN BOZULMASI
Hindistan’ın 1100 yılık döneminde (8. Yy.-19. Yy.) az sayıdaki Müslümanlar daha büyük nüfusa sahip olan gayrimüslimler üzerinde nasıl hakimiyet kurdular? Bu sorunun cevabını kısa bir şekilde vermeye çalışalım:
- Müslümanlar arasında ihtilaf yoktu.
- Müslümanlar askeri güce sahiptiler.
- Müslümanlar iktisadi sistemi ellerinde tutuyorlardı.
- Cemiyette tasavvufun etkisi çok büyüktü.
- Müslümanlar adalet ile hükmettiler.
- Müslümanlar İslam’ı barış dini olarak gösterdiler ve onun hükümlerini kendi hayatlarına tatbik ederek örnek oldular.
- Müslümanlar ve gayrimüslimler, farklılıklara değil ortak noktalara önem verdiler yani müşterek vatan duygusu ile yaşadılar.
Hindistan’ı iyi okumak her millet için o kadar değerlidir ki Hindistan tecrübesinden istifade ederek istikbalini kuran her bir millet pişman olmayacaktır.