Giriş: Münevver Kari, Ceditçilik hareketinin önemli temsilcilerinden birisidir. Eğitim faaliyetlerinin arkasından cemiyetçiliğe ve daha sonra siyasete atılmıştır. Bu makalede eğitim için cemiyet kurmanın ehemmiyetine değinmektedir ve cemiyetçilik yönü görülmektedir. (Hayatıyla ilgili olarak sitemizin yayınlar bölümünde Özbek Ziyalılar seçeneğinden bilgi alabilirsiniz.)

Cemiyetler Nasıl Açılır (1914)

Maarif ve medeniyet bahçesinin ilk kapısı mekteptir. Yeryüzündeki eğitimli milletlerin her biri medeniyet bahçesine bu kapıdan girmişlerdir yani maarif ve medeniyet yoluna sefer programı yapıldığında birinci maddeyi “mektep açma” koymuşlardır. İşlerine mektepten başlamışlardır. Mektep açıp, bilfiil işe başladıktan sonra pekçok noksanlıkları ve ihtiyaçları görmeye başlamışlardır. Mektebi açmakla işin bitmediğini belki gelişimi ve devamlılığı için maddi ve manevi yardımların, gayret ve ihtimamın gerektiği anlaşılmıştır. Bunun için en iyi çare olarak “cemiyet”ler kurmuşlardır. Resmi bir kanun çerçevesinde halktan yardım toplanıp açılan ve açılacak olan mektep ve dârul-ulumların eksiklerini ve ihtiyaçlarını kolaylıkla yerine getirme usulünü icat etmişlerdir. Gide gide bu “Cemiyet” o kadar terakki etmiş ve rahmet kesbetmiş ki, medeni milletlerin bütün terakkiyat-ı diniyye ve ihtiyaciyat-ı milliyeleri için en güvenli dayanak ve destek olarak alınmıştır. Onlarda medeniyet merdiveninin birinci basamağı mektep, ikinci basamağını ise cemiyet olmuştur. Şimdi pek çok yerde mektebi ikinciliğe konulup birinci basamağa çıkma şerefini cemiyet üzerine almıştır.

Maarif ve medeniyet yolunda ilk adımlarını atmaya başlayan Türkistan müslümanları da tabii ki bu basamakları tırmanmaya ve bu kapılardan girmeye mecburdurlar. Binaenaleyh şimdi bizim Türkistan terakkiperverlerinin çoğu  mektep ve cemiyet meselesi etrafında dönmektedirler lakin bu mektep-cemiyetleri açmak için ne gibi tedbirler almaları gerekir? Hükümetten nasıl bir usül ile izin alınır? Hangi tüzük ve programlarla başlamak faydalı olur? İşte bu hususlarda idareden yol-yordam sormak ve istişare etmek için mektup yazıyorlar. Bu mektepler çok olduğu için her birine ayrı ayrı cevap vermek idare için hayli zor oluyor. Terakki-i millet ve maarif için birçok faydalı işlere teşebbüs etmeye başlayan kişilere teşekkür etmek ile birlikte sorulan sorulara ancak hususi mektuplarla cevap verebildiğimiz için aflarını rica ederiz.  Ve cemiyet açmak hususundaki suallerine cevaben işbu makaleyi takdim ederiz.

Şu anda Taşkent, Orenburg, Kazan, Bakü, Bahçesaray gibi müslüman nüfusu çok olan şehirlerin her birinde müslüman cemiyetler var. Bir yerde cemiyet açmak isteyen kişilere evvela bu şehirlerdeki gazete idarelerine veya tanınmış kişilere mektup yazıp cemiyet kanunnamesini yani tüzüğünü sormak lazım. Mektubu alan zatlar bu kadar faydalı bir isteği ehemmiyetsiz görmeyip tüzüğü bulup gönderirler. İşte bu tüzüklerden birkaç tanesi ele geçtikten sonra 5-6 kişi bir yerde oturup şu tüzükleri okumalıdırlar. İstişare edip bunlardan birisini aynen veya biraz düzeltip kabul ederler veya bunların içinden seçerek yeni bir tüzük yaparlar. Cemiyete uygun bir isim bulurlar.

Tüzük kabulü ve oylama için hangi maddelerin ne için yazıldığını mecliste olanlara iyice izah etmek için toplantıda hukuktan anlayan bir kişinin, en azından cemiyet işlerinden haberdar olan bir kişinin bulunması lazımdır. Tüzük oluşturulduktan sonra “işbu dilekçemiz yanında havale edilen kanun dairesinde bir cemiyet açmak için izin vermenizi…” şeklinde bir dilekçe yazıp oralı beş kişiye tüzüğü imzalatıp askeri valiliğe verilir. İşbu dilekçe ve tüzüğe imza veren kişiler cemiyetin kurucuları olarak kabul edilir. Hükümetin izin vermesinin kolay olması için tüzüğün uzun olmaması ve kurucuların hükümet nazarında itibarlı kişiler olması iyidir. Böyle kişiler bulunamaz ise mahkemece suçlanmamış ve hükümet tarafından şüpheli sayılmayan her bir kişinin kurucu olması mümkündür. Dilekçe verildikten sonra kurucuları teftiş ve belge elde etmek için dilekçeler polis idaresine verilir. O zaman ihtimaldir ki müracaat edenler, bazı bilgisiz kişiler tarafından korkutulabilirler. Cemiyete izin istemek düzen karşıtı bir iş olmadığı, halk için de hükümet için de faydalı bir iş olduğu için bunda korkmaya sebep olacak bir durum yoktur. Binaenaleyh hiç korkmadan, yılmadan, bu işin peşine düşmek lazım.

Eğer herhangi bir sebeple ilk mertebeden tasdik edilmeden reddedilirse, onu düzeltip ikinci mertebeye, ikinci mertebe reddetse üçüncü mertebeye müracaat etmekte ısrarlı ve kararlı olmak lazım. Eğer mesul kurucular arasında bu işin arkasında koşturacak kişiler olmazsa yanlarına bir avukat gönderip onun vasıtasıyla işler daha kolay halledilir. Cemiyete izin verildikten sonra önce yetkililer toplanıp bir başkan, bir baş katip ve bir sayman seçerler. Kalanlar yönetim kurulu üyesi olarak kalırlar. Bu günden itibaren cemiyetin gerçek hizmeti başlamıştır.  Para toplamak, üye sayısını çoğaltmak ve kanun çerçevesinde cemiyet vasıtasıyla halkın menfaatine hizmet etmek gibi ulu himmet, gayret ve fedakarlığa sıra gelir. Fakat iş bu dereceye geldiğinde kurucu yanına kendisi gibi fedakar millet hadimleri toplamış olup maksatlarına yavaş yavaş erişmeye başlamışlardır. İşte milli bir cemiyeti ortaya getirmek için gerekli olan yol, tertip ve tedbirler bunlardan ibarettir.

Alakalı