Abdurrauf Fıtrat’ın Ceditçilik Hareketi’ndeki Yeri

Shokhrukhbek Olimov (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Doktora Öğrencisi) [1]

 

Özet

Bu çalışmada 20.yüzyılın başında başta Kırım olmak üzere tüm Türk Dünyasında yaygınlaşmış Ceditçilik (veya Cedidizm) hareketi üzerine fikir yürüteceğiz. Türkistan’da hareket biraz daha geç başlamış ise de kısa sürede tam anlamıyla siyasi partilerin ortaya çıkmasında esas kaynak olarak hizmet etti. Buhara Ceditçileri liderlerinden ve aynı zamanda döneminin en tanınmış aydınlarından biri olan Abdurrauf Fıtrat’ın hareket içerisindeki yeri ve bu yöndeki çalışmalarını inceleyeceğiz.

Anahtar Kelimeler: Ceditçilik, Türkistan, Buhara Emirliği, Fıtrat, Genç Buharalılar, Şubat ve Ekim 1917 Devrimleri, Gazetecilik

 

The Role of Abdurrauf Fitrat in Jadidism Movement

Annotation

In this study, we will discuss the Jadidism movement, which was widespread in the Turkish World, especially in Crimea, at the beginning of the 20th century. Although the movement in Turkistan started a little later, it served as the main source for the emergence of political parties in a short time. We will examine the role of Abdurrauf Fitrat, who was one of the leaders of the Bukharian Jadidism and also one of the most famous intellectuals of his time, in the movement and his work in this direction. 

Keywords: Jadidism, Turkistan, Emirate of Bukhara, Fitrat, Young Bukharian, Revolutions of February and October in 1917, Journalism

 

Giriş.

Türkistan, Timur (1336-1405) devletinden sonra parçalanmaya başlamıştır. 19.yüzyıla gelindiğinde bölge Hive ve Kokan Hanlıkları hem de Buhara Emirliği olmak üzere üç ayrı devletten oluşmaktaydı. 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çarlık Rusyası bölgeyi tek tek fethetmeye başladı. Rus askerleri 1853-1865 yıllarında Akmescit, Tokmak, Taşkent gibi şehirleri ele geçirip, merkezi Taşkent olan Türkistan Genel Valiliği’ni tesis ettiler. 14 Temmuz 1867 yılında Kokan Hanlığı’na resmen son verildi. Sonra Buhara Emirliği ve Hive Hanlığı’na doğru ilerlediler. Fakat Kokan Hanlığı’ndan farklı olarak, bu devletler düşürülmedi, anlaşmalara göre Rusya’ya bağlı müstemleke devlet statüsünde kaldılar. Hive Hanı ve Buhara Emiri devlet sınırları içinde serbest, dış ilişkiler konusunda kısıtlıydı. Rusya için bu bölge bir ham madde kaynağıydı ve buraları sömürmekteydi. Aslında Rusya’nın kendisi de bu dönemde ekonomik yolsuzluğa uğramıştı. Böyle bir muhitte Ceditçilik düşüncesi ortaya çıktı.

Ceditçilik, XIX.yüzyılın sonuna doğru Rusya Müslümanları (Kırım, Kazan, Kafkas ve Türkistan müslümanları) arasında eğitim ve kültür alanında başlayan bir yenileşme hareketidir. Ceditçilik Batı’daki aydınlanma felsefesinin İslâm dünyasına yansıması plmuş ve “usûl-i cedît” adlı eğitim hareketinin etkisiyle ortaya çıkmıştır.[2]

XIX. yüzyılın sonlarına kadar hemen hemen her müslüman toplumunda özellikle Çarlık Rusyası’na bağlı tüm müslüman toplumlarında ilk öğretim, şehirlerde medrese bünyesinde, köylerde ise camilerin yanında bulunan mekteplerde geleneksel yöntemlerle yürütülüyordu. Bir çocuk çoğu zaman 15-20 yıllık eğitimin sonucunda ancak okuma yazmayı öğrenmiş, Kur’an’dan bazı sûreleri ezberlemiş oluyordu.[3] Çünkü medrese ve mekteplerde eğitim düzensiz yürütülür, dersler genellikle sadece kışın olup, yazın talebeler eğitimleri için para kazanmak üzere çeşitli yerlerde çalışırlardı. “Usûl-i kadîm” denilen bu yönteme karşı çıkarak yerine usûl-i cedîd adıyla Batı’daki eğitim sisteminden etkilenen bir yöntem öneren kişilere Ceditçiler (Batı dillerinde Djadids) ve bunlar vasıtasıyla gelişen akıma da Ceditçilik (Djadidisme) denilmiştir.[4]

Ceditçilik 19.yüzyılın 80’li yıllarında Kırım’da Gaspıralı İsmail Bey (1851-1914) önderliğinde Kırım Tatarları arasında ortaya çıktı. Akımın temsilcileri çoğu zaman kendilerini terakkiperver, daha sonraları ise ceditler olarak tanıtmaya başladılar. Dönemin ileri gelen terakkiperver güçleri, aydınlar, yerli ahalinin dünya gelişiminden geri kalmışlığını ve bundan dolayı toplumu ıslah etme zaruretini hissetmişlerdi. İsmâil Bey eğitim ve öğretim amacıyla bulunduğu İstanbul’da Genç Türkler’den, Paris’te iken de sosyalist ve liberalistlerden etkilenmiş, bu şekilde Batı’daki eğitim sistemini tanıma imkânı bulmuştur. Gaspıralı İsmâil Bey, Kırım’da ve Rusya’daki diğer Türk beldelerinde halkın içinde bulunduğu gerilikten kurtulması için öncelikle eğitim ve kültüre önem verilmesini istiyor, ıslah çalışmalarının ilkokullardan başlatılması, bu okullarda uygulanagelen usûl-i kadîmin terkedilerek yerine usûl-i cedîdin yerleştirilmesi gerektiğini savunuyordu. 1883 yılında Kırım’da “Dilde, Fikirde ve İşte Birlik” alt başlığıyla çıkarmaya başladığı “Tercüman” gazetesinde usûl-i cedîtle ilgili fikirlerini dile getiriyor ve ilk öğretimdeki sistemi eleştiriyordu.[5] Ceditçilik akımına bir başlangıç noktası belirleme ihtiyacı söz konusu olursa, bu başlangıç “Tercüman” gazetesinin yayına başladığı 10 Nisan 1883 tarihi olmalıdır. Zira yenilikçi fikirler uzak ve yakın tüm bölgelere bu gazete vasıtasıyla ulaşıyor ve yaygınlaşıyordu.

Türkistan’da Ceditçilik.

İlk başta sadece eğitim reformunu savunun düşünce gittikçe sosyal ve siyasi bir harekete dönüştü. İsmail Bey fikirlerini yaygınlatmak için Türk Dünyasının bir çok şehrini bizzat ziyaret etti ve yetkililerle görüşmeler yaptı. Örneğin, 1893 yılında Türkistan’a gelmiş ve yetkililerle Usul-i cedit okulları üzerine istişarede bulunmuştur.[6] 23 Mayıs 1893 yılında Buhara Emirinin de katıldığı törenle Buhara Emirliği’nde karşılanmış ve dört gün kalarak yeni usul mekteplerle ilgili görüşmeler yapmıştır.[7] İsmail Bey bu konuda her ne kadar çaba harcamış olsa da, gerçekte ceditçilik mühtelif bölgelerde paralel olarak gelişti ve tek bir merkeze bağlı değildi. Genel olarak aynı hedef yani toplumu geri kalmışlıktan kurtarmak yolunda hareket eden aydınlar, birbirlerine bağlı olmaksızın gelişmeye devam ettiler. Yani ceditçiliğin yegane siyasi ve iktisadi merkezi yoktu ve fikrimizce tek merkezli bir yapının kurulması gibi hedefleri de yoktu. İsmail Bey ise bu yolda sadece bir fikir kaynağı oldu. Bazı bölgelerde İsmail Bey’den öncesinde de ıslahı gündeme getiren, eserleriyle bu fikri öne süren Kazanlı Şihabeddin Mercani (1818-1889), Mısırlı Muhammed Abduh (1849-1905) gibi aydınlar ve onlar sayesinde yetişen bir takım yeni görüşlü aydınlar da mevcuttu. İslam dünyasının çoğu bölgelerinde mahalli aydınlar, ulema ve siyasiler sömürgeden kurtulmak, ekonomik, siyasi ve kültürel bakımlardan parçalanmış olan toplumu birleştirecek ve daha aktif hale getirecek fikirleri ve yolları aramaya koyulmuşlardır.

Usul-i cedit Gaspıralı İsmail Bey’in teşebbüsüyle Kırım’da ortaya çıktıysa da, Türkistan’a yayılması Kazan Tatarları sayesinde gerçekleşti. Kazanlı müellimler Türkistan’a yerleşerek, burada yeni okulları teşvik etmeye başladılar. Dolayısıyla, Türkistanlılar için Ceditçiliğin kaynağı Tatarlar ve Tataristan’dı. Nitekim, Buhara ceditçilerinin önderlerinden olan Sadrettin Ayni “Bize şu kadarı malumdı ki, yeni usul’ün kaynağı Tataristan’dı.”[8]

Türkistan’da ceditçilik hareketi. Köklü bir tarihe sahip Türkistan’da bu süreç biraz daha geç başlamış olsa da, kısa sürede yaygınlaştı. Ruslar, XX.yüzyıl başına kadar Türkistan’ı ceditçilikten uzak tutmaya çalışmışlardır. Ancak Türkistan halkı ile aynı dili konuşan Tatarlar söz konusu fikirleri bölgeye taşıyarak bölgenin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatının değişmesinde önemli katkıda bulunmuşlardır. Dışarıdan gelen bu fikirleri kendi bilgi ve kültür birikimleri ile zenginleştiren Türkistan ceditçileri, toplumlarını geri kalmışlık ve sömergeden kurtarmak için girişimlere başladılar. Türkistan bölgesindeki ıslahatçıların ve ceditçilerin önemli bir kısmı ulemadan oluşuyordu. Buhara uyanışının başlatıcılarından Ahmet Mahdum Daniş (Ahmet Kelle) (1827-1897), Semerkand ceditçilerinin başı Mahmudhoca Behbudi (1874-1919) ve Taşkent ceditçilerinin önderi Münevver Karı’nın (1878-1931) birer din alimi oldukları bilinmektedir.[9] Ceditçiliğin kurucusu olarak İsmail Bey kabul edilmişse, Türkistan’da bu hareketin lideri olarak Mahmudhoca Behbudi hatırlanır. Dönemin ünlü devlet adamı Feyzullah Hoca “o dönemde siyasi, sosyal ve diğer konulardaki bilgisi açısından Türkistan ceditçilerinden kimse onunla eşit olamaz” diye yazar.[10]

Ceditçilerin amacı, ülkelerini çağdaş değerlere kavuşturmak, ahlak, inanç, hukuk, sağlık ve benzeri sosyal, kültürel alanları tecdid-ıslah etmek, Türkistan’a tekrar İslam medeniyetini ve yerlilerin siyasi hakimiyetini kazandırmaktı. Bunun da yolu değişimden geçiyordu. Onlara göre değişim siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal bakımdan tecdid yoluyla terakki etmek anlamına geliyordu. Amaçlarına ulaşmak için eğitim başta olmak üzere, tarih, edebiyat, basın-yayın ve sanata (tiyatro) ağırlık verdiler.[11] Bununla beraber, halka ulaşmakta güçlüklerle karşılaştılar. Her şeyden önce, önlerinde, bütün yönleriyle belli alışkanlıklar ve katı gelenekler tarafından kuşatılmış bir toplum ve bu topluma hakim olan kadimcilerin sert muhalefetini buldular. Muhafazakar resmi makamlar ve ulemadan oluşan kadimciler, ceditçilerin topluma yarar getireceğinden kuşku duyuyorlardı. Bu grup, ceditçilerin seslendirdikleri değişimin, geleneksel İslam düşünce tarihinde görülen tecdid-ıslahatla sınırlı kalmayıp, bireysel ve toplumsal kimliğin tamamen kaybına yol açacağını düşünüyorlardı. Dolayısıyla, aslında İslam dünyasının diğer yerlerine nazaran daha ılımlı sayılabilecek ceditçi değişim çabalarına şiddetle karşı çıkılıyordu.

İlk cedit okullarının açılışı, matbaa, kitap satımı, gazeteler gibi faaliyetler 1905 yılından sonra aktifleşti. 1905 yılında Rusya’da gerçekleşen halk ayaklanması sonucunda Çar Nikolay  “17(30) Ekim 1905 Manifesto’sunu” ilan etti. Duma (danışmanlar meclisi) kurmaya karar vermekle beraber çarlığa dahil olan toplumlara sosyal, siyasi, dini ve kültürel bazı haklar tanımayı kabul eder. Bu fermanla Rusya’da yaşayan herkes için söz, basın ve toplantı hürriyeti tanınmakta, “Duma”nın teşrii bir müessese olacağı ve seçimler yapılacağı bildirilmekte idi. [12]  Bazı kaynaklarda meşrutiyet olarak anılan dönem 28 Şubat 1917 devrimine kadar devam etti.[13] Böylelikle, Rusya müslümanları Milli Uyanışa doğru ilerlediler.

Milli Uyanış önce yeni usul mekteplerle başladı ki, Türk dünyasının bir çok yerinden gönüllü olarak gelen ve okullarda öğretmenlik yapan gençler sayesinde okul sayısı hızlıca çoğaldı. Okulların ardından ders kitapları ihtiyacını karşılamak üzere kitaplar yazıldı ki bazı dersler üzerine yazılan ilk kitaplar bu dönemde neşredildi. Ayrıca daha önce tasavvuf, ilahiyat, ilahi aşk ağırlıklı edebiyatta “Vatan”, “millet”, “özgürlük” kavramları önem arzetmeye başladı. Cedit edebiyatının her örneğinde Vatan merkezi bir konumdadır. Bunun haricinde, ceditçiler tiyatroya önem verdiler, yenilikçi fikirleri sahne eserleriyle aktarmaya çalıştılar. İlk milli piyesler ve tiyatro grupları işte o zaman  ortaya çıkmaya başladı. Yeri geldiğinde ceditçilerin kendileri bile roller oynadılar.

Ama bir hareket olarak ceditçilik ancak 1910 yılında teşkilat karakterine sahip olabildi, ki bu dönemde Türkiye ve İran inkılapları etkisi altında tüm İslam Şarkı açıkça milli ve inkılabi uyanış ile kavranmıştı.[14] 1904-1905 yıllarındaki Rus-Japon savaşı, 1905-1907 yıllarında gerçekleşen I.Rus inkılabı, 1905-1911 yıllarındaki İran inkılabı, 1908 yılında Türkiye’deki Genç Türkler inkılabı ceditlerin görüşlerini ciddi bir şekilde etkiledi. İstanbul, Orenburg, Sankt-Petersburs gibi şehirlerde eğitimini tamamlayıp ülkeye dönen gençlerle beraber bu reformculuk fikirleri daha da yaygınlaştı.

Türkistan’da ceditçilik hareketi, yaygınlaşma ve yönelimine göre üçe ayrılır: Türkistan, Buhara ve Hive ceditçiliği. Bir başka deyişle, ceditçilik Rusya istilasından önceki üç hanlıkta farklı yönlerle gelişti. Türkistan ceditleri ile Buhara ve Hive ceditleri arasında belli bir fark vardır. Rusya Türkistan’ı (Türkistan Genel Valiliği) ceditleri okul, gazete, kitap, tiyatro işlerinde resmi ve aktif çalışırlarken, Buhara ceditçileri emirin baskısından dolayı gizli cemiyetler bünyesinde çalışmak zorunda kalmışlardır.[15] 1905 yılındaki Rusya İnkılabını kaynak alan Türkistan ve Buhara ceditçiliği, gittikçe birbirinden ayrıldı, açık söylemek gerekirse, Türkistan ve Buhara’da ceditçilik farklı teşkilat şekillerini seçti, ki bu onların siyasi gelişme yollarını belirledi.[16]

Ceditçilik üzerine araştırma yapan birçok bilim adamı Türkistan ceditçileri olarak genel değerlendirir. Halbuki 20.yüzyılın başlarında Türkistan bölgesinde (Türkistan Genel Valiliği, Buhara Emirliği ve Hive Hanlığı) ceditçilik aynı yoldan gelişmeye devam etmiş olsa da, sonuç hedef farklılığından dolayı gündemdeki sorunları farkediyordu. Ayrıca bu üç bölgedeki ceditçiler birbirlerini gönülden destekleseler de, gerçekte birbirlerinden bağımsız hareket ediyorlardı.

Ceditçilik üzerine yapılan çoğu araştırmalarda Türkistan ceditçiliği tarihi üç aşamada incelenir:

  1. Geleneksel Sosyal ve Ekonomik Yapıyı Islaha Yönelik Düşünce Dönemi (1868-1905)
  2. Sömürgeden Kurtulmaya Yönelik Milli Bağımsızlık Arayışları Dönemi (1905-1917)
  3. 1917 Şubat Devrimi Sonrası Yahut Sosyalizm Dönemi Ceditçiliği (1917-1938)

 

Fıtrat’ın Ceditçilik Hareketindeki Yeri

 

Daha önce belirttiğimiz gibi Türkistan’da ceditçilik hareketi 19.yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmaya başladı. 1905 yılından sonra aktif olarak ceditçilik fikri yaygınlaşmıştı. Eğitim reformu gayesi etrafında birleşen yerli aydınlar önce cedit okulları açarak yeni görüşlü gençleri yetiştirme yönünde çaba gösterdiler. Gerek emir yönetimi, gerek Çar Rusyası temsilcileri tarafından baskıya uğrayan okullar kapanınca ceditçi aydınların hareketi siyasi mücadeleye dönüştü.

Abdurrauf Fıtrat, 1886-1938 yıllarında geçen hayatı boyunca farklı alanlarda ve farklı mekanlarda siyasi, ilmi, edebi ve pedogojik faaliyet yürüttüğü görülmektedir. İki yüzü aşan büyük küçük eserleri de aynı şekilde farklı görüş açılarından kaleme alınmıştır. Fakat yazarın kaleme aldığı her konu milletin refaha, huzura kavuşması yolunda bir çabaydı ki, ceditçiliğin ana hedefi de eğitimi geliştirerek toplumu refaha kavuşturmaktı. Bir başka değişle, Fıtrat’ın her eserini ceditçilik gayeleriyle bağdaştırabiliriz. Fıtrat’ın ceditçilik hareketinin gelişmesi için yazdığı eserlerinin yanı sıra bizzat iştirak ettiği tarihi süreçler ve olaylardan bahsetmek ile şahsiyetini açıklamış olacağız.

İlk başta yazdığı eserlerinde İslamcılık görüşleri daha ağır basarken, 1920’li yıllara kadar ceditçilik, daha sonraki yıllarda milliyetçilik, sonraki yıllarda ise edebi ve tarihi araştırmacılık üzerine yoğunlaşmıştır.

İstanbul’daki eğitim hayatı boyunca İslamcı görüşü güçlüydü. İstanbul’daki İslamcı aydınlar ile yakın olması da büyük katkı sağlamıştır. Sadrettin Ayni Fıtrat’tan bahsederken onun İstanbul’a gelmeden önce de Sırat-i Müstakim mecellisini okuduğu ve ufku açıldığını ve İstanbul seferine hazırlık gördüğünü nakletmektedir.[17] Bu dönemde yazdığı eserlerinde de tüm Müslüman dünyasının hep birlikte eğitime önem vermesi, Müslüman aleminde mevcut olan katı hurafeleri ortadan kaldırması, Batı toplumlarına karşı zihinsel “savaşa” kalkışmasına teşvik ediyordu. Kendisi İstanbul dönemiyle ilgili çok az bilgi vermekle beraber bir makalesinde şunları yazmıştır: “….Buhara’da yeni başlayan ceditler hareketine karşılık gösterdim. Sonrasında ceditler hareketine katıldım. O zamandaki zihniyetin etkisi, eski ceditlerin teşvik ve yardımı ile Türkiye’ye tahsil için gittim. Tam o sıralarda ben dini reform taraftarı idim: dini bilim ile beraber geliştirmek, bilime uymayan hurafeleri dinden çıkartmak, dini temizlemek hayallerine inanmıştım.”[18] İşte kendisinin de dediği gibi bu hayallerinin etkisi ile “Münazara”, “Seyyahi Hindi”, “Sayha” gibi şeklen edebi ama gerçekte oldukça siyasi eserler yazmıştı. Fıtrat devamlı olarak Müslüman memleketlerin Avrupalılar tarafından zaptının matemini tutuyor ve cahil din adamlarını ve Buharalılar idaresinin her ikisini de Orta Asya’yı hıristiyan nufuzundan savunmaya muktedir olamamakla takbih ediyordu. O Muhammed’in mukaddes savaşın zaruri olduğunu bildirdiğini hatırlamada ve halkın aydınlanmasının “İslamın savunması için silah ve mermilerin hazırlanması ve vatanın münkir ellerden kurtarılmasına” yardım edeceğini bildiriyordu.[19] Fıtrat İstanbul’da basılan bu üç eserini de Buhara’ya göndermiş ve aydınlar, talebeler tarafından sevilerek okunmuştur. Rus sansürü her ne kadar bu eserleri yok etmeye çalışırlarsa da kitaplar yerli aydınlar içinde el ele paylaşılarak okunuyordu. Yine Ayni’nin kayıtlarına göre, Fıtrat’ın eserleri ceditçiler tarafından uzak şehirlere de dağıtılmış hatta okuma-yazması olmayan kişiler için sesli okuma geceleri de yapılmıştır.[20] Bu hareketler sonucunda Fıtrat daha İstanbul’dayken Türkistan’da tanınmış islahatçı önder haline gelmişti. Kısacası Fıtrat İstanbul’da eğitiminin yanı sıra üç kitap bastırdı, İstanbul yayınlarına makaleler yazdı ve hayriye cemiyetinin faaliyetiyle ilgilendi. Yazdığı her eserinde ülkede gittikçe güçlü bir çatışmaya doğru giden kadimci ve ceditçi mücadelesine karşı fikir yürüttü. Eğitimin islah edilmesi dine ve milli değerlere aykırı olmadığını anlatmaya çalıştı. İşte bu yüzden eserleri cedit hareketinin bir programı haline geldi, esas talepler ve hedefleri açık ve net bir şekilde iletilen eserler olarak değer gördü.

Fıtrat döneminin tüm aydınları gibi İslam medeniyetinin altın çağlarına dikkat çeker, dünya gelişiminden geride kalmanın sebeplerini arar ve bu yönde önemli teklifler sunar ki, söz konusu önerilerin temeli eğitimin islahı üzerine kuruluydu. Medrese mezunu, hacı ve İstanbul İslamcı aydınlarını yakından takip eden biri olarak İslam dininin doğru bir şekilde uygulanması modernleşmeye hiç bir şekilde engel olmadığını ispatlamaya çalışır. İstanbul’da yazdığı tüm eserlerinde Kur’an ve Hadislere atıf yaparak Cedit okullarının İslama hiç bir şekilde aykırı olmadığını ileri sürer. Dönemin Buhara’sında dini ulemanın otoritesi güçlü olduğundan haram dedikleri herşey toplum tarafından kabul edilirdi ki, cedit okulları ve ceditlerin her türlü faaliyetlerini ulemalar haram sayıyorlardı. Öyle ki, 10 Ramazan 1327 (25 Eylül 1909) tarihinde[21] ilk defa okulun resman kapanması yönünde ferman duyurulmuştu. 1913 yılında kapatma işleri bir kez daha gündeme gelmişti ve ardından ceditler tarafından açılan onlarca usul-ü cedit okulları kapatılmaya emredildi ve “Buhara-i Şerif” ve “Turan” gazetelerinin de yayını bu senede durduruldu.

Fıtrat İstanbul’da olsa da Türkistan’daki yerel yayınlara yazar ve büyük ihtimal hilafete gelen gidenler vasitasıyla gönderirdi. 1912 ve 1913 yıllarında yine Farsça yazılan “Maktub be idare”, “Meharicu’l Huruf”, “Kevaid-i Kıraat”, “Feryad”, “İstikbal” gibi şiir ve makaleleri  Emirlikte ceditçilerin ilk yayını olan Buhara-i Şerif gazetesinde ve “Menfaat”, “Hayat ve Gaye-i Hayat” yazıları Türkistan ceditçilerinin lideri Behbudi’nin çıkarttığı “Ayna” dergisinde basıldığı, hatta Ayna’daki yazıları altına “İstanbul: Abdurrauf Fıtrat” diye imza çektiği görülmektedir.

1.Dünya Savaşının başlamasından sonra İstanbul’da bulunan talebeler ülkelerine dönmeye başlar ve Fıtrat da 1914 yılında Buhara’ya gelir. Fıtrat İstanbul’da ceditçiliğe fikri açıdan destek vermişse, Buhara’ya gelir gelmez okulların açılması yönünde aktif çalışmaya başlar. İlk başta kendi evinde ders vermeye başlar ki, Ayni bunu şu şekilde nakletmektedir: Abdurrauf efendi kendi evinde oturup müracaat eden gençlere ders verir, talim ve terbiye yolunda koştururdu.[22] Bunun yanı sıra Fıtrat Şehrisebz ve çevre şehirlere gidip oralarda cedit okullarının açılması ve gelişmesi yönünde çalışmalarını sürdürür. Bunu Feyzullah Hocayev şöyle aktarmaktadır: “1913 ve 1914 yılının başında emir usulü cedit okullarını kapattıktan sonra Fıtrat ve Ata Hoca oğlu ve diğer bir çok kişiler Buhara’yı terketttiler ve kısa zamanda her şehirde benzeri usulü cedit okullarını açmayı başardılar. Halk onları hoş karşıladı. Emir hükümetinin fermanlarına bakmaksızın yerel yönetimler usulü cedit okullarını kapatamadılar. Kerki ve Şehrisebz şehirlerinde halk yeni okullara çok destek verdi.”[23]

Fıtrat 1914-1917 yıllarında Usulü  Cedit okullarını geliştirmekle kalmayıp yazı işlerini de eksik etmemiştir. İstanbul’dayken planladığı veya yazdığı eserlerini sırayla bastırmaya başladı. Örneğin, 1914 yılında Taşkent’te “Mevlut-i Şerif Yahut Müraatı Hayrü’l-beşer” adlı eseri basıldı. Aynı yılda Semerkant’ta “Muhtasar-i Tarih-i İslam” eseri yayınlandı. 1915 yılında Gaspıralı İsmail Bey’in “Ganimet Diyar” eserinin Farsça tercümesi “Müsülmani Daru’r-rahat” adıyla Petrograd’da basılmıştır. Bu kitapla beraber bir başka eseri “Rehber-i Necat” da 1915 yılında Petrograd’da neşredildi. 1916 yılında ise Bakü’de “Aile Vezife-i Hanedari” eseri basıldı. Bu eserlerin hepsi Farsça olup, temeli İstanbul’da atılmıştı.

Şubat 1917’de Rusya’da Çar tahttan indirilirip geçici hükümet kuruldu. Devrim  Rusya’ya bağlı bölgeleri de etkiledi. Siyasi süreçler Buhara Ceditçileri için ilham ve ümüt verdi. Ülkede islahat yapılması talebini duyurmaya başladılar. Fıtrat’ın aktif siyasi mücadelesi tam bu sırada ortaya çıkıyor. Ayni bu konuda şunları yazmıştır: “Şubat devriminden sonra Fıtrat ve Osman Hoca gibi Türkiye’de talim görmüş ve pantürkizmi teşvik edici ceditler islahatçılar hareketinin başına geldiler. Onlar kendi aralarında değil belki çoğunluğu Özbekçeyi bilmeyen Buhara ahalisi ile de Osmanlı Türkçesinde konuşurdular. Şubat devriminden sonra islahat talep etmeye giriştiler. Ceditler islahat talebiyle Petrograd’a, geçici hükümete dilekçe yazarak, emirin islahat yapması için buyurmasını istediler.[24] Bu durumu Feyzullah Hocayev de dile getirmiştir: “(Dilekçeye) cevap gecikmedi. Rusya elçisi Miller’e ve emire Petrograd’dan telegraf geldi. Telegrafta hızlıca islahat yapılması istenmekle beraber Rusya’nın yeni idaresinde, yakın ve komşu toplumların da hukuka dahil olmaları lazımlığı belirtilmişti. Ama islahat olmadı. Uzun zaman bekledikten sonra teşkilatın merkez komitesi Petrograd’a bir tane daha telegraf gönderip emire baskı uygulanmasını istedi. Telegrafı ben düzenledim, Fıtrat ve Saidcanov imzaladılar.[25] Yazışmalar fayda vermeyince Buhara ceditçileri Petrograd’a bir heyet göndermeye karar verirler ve o heyet Fıtrat ve Osman Hoca oluşuyordu. Orenburg’a ulaştıklarında Rusya’dan heyet gönderileceğine ilişkin haber alırlar ve geri dönerler.[26]

Rus hükümetinin baskısı ile Emir yönetimi bir islahat fermanı duyurmaya karar alır ve çok beklenen Ferman-i Ali imzalanır. Fıtrat’a göre “…çok uğraşılardan sonra “Ferman-i İslahat” adında işe yaramayan buyruğa imza çekti ve bir kaç nüsha neşretti.[27]  Söz konusu manifesto ceditlerin belli oranda başarıya kavuşmaları anlamına geliyordu. Tam bu arada Buhara ceditçileri arasında ihtilaf ortaya çıktı. Eski ceditçiler daha sakin bir tavırla hareket etmeyi ve Fıtrat önderliğinde yurtdışında tahsil gören ceditçiler fermanı kutlamayı tercih ediyorlardı. Genç Buharalıların sol kanatı yürüyüş taraftarıydı ve özellikle destekleyenler Feyzullah Hocayev, Fıtrat ve Osman Hocayev idi.[28] Sağ ve sol olarak ayrılan taraflar mücadelesinde Sollar galip geldiler ve 7 Nisan’da ilan edilen ferman üzerine ertesi günü 8 Nisan’da kutlama yürüyüşü yapmaya karar verdiler. Bu süreçin şahidi ve iştirakçısı Ahmed Naim’in aktardığına göre, ceditçiler Fıtrat’ın evinde “Zinde Boş Amir-i Bukhara” (Çok Yaşa Buhara Emiri) gibi sloganlar yazılan pankartlar hazırlarlar.[29] Ayrıca Osmanlı’da meşhur olan “Ey Vatan, ey marhemetli toplaklar, Osmanlı yurdu” diye seslendirilen marşındaki “Osmanlı”yı “Turan” ile değiştirerek ezberlerler.[30]

Daha önceki bölümlerde de bahsettiğimiz gibi kutlama amaçlı yapılan yürüyüş emir askerlerinin baskını ile sonuçlanır. Bir çok ceditçi ve medrese talebeleri tutuklanır, idam edilir. Fıtrat ve diğer ceditçi liderler Rus yönetimi altında olan Kagan’a kaçmayı başarırlar. Fıtrat sonra Taşkent’e ve ardından Semerkant’a taşınır ve orada faaliyetini devam ettirir.

Buhara’dan kaçabilenler bulundukları şehirlerde etraflarında grup oluşturarak Emire karşı mücadeleyi devam ettirdiler. Aynı zamanda Buhara Ceditçileri yerine açık bir şekilde hareket eden Genç Buharalılar fırkası kurulur ve Fıtrat fırkanın merkez komitesi üyelerinden biri olarak seçilir. Merkez komite Buhara’da toplum tarafından bir protesto düzenlenmesi ve Türkistan’da bulunan Rus memurları ve askerlerinden destek talebinde bulunmak üzere çalışmalar yaptı. Feyzullah Hocayev’e göre, fırkanın mezkur kararlarının gerçekleşmesi yolunda Buhara’da Burhanov, Taşkent’te Fıtrat, Osman Hocayev, Ebu Saidov’lar çok şey yaptılar.[31] Fıtrat kısa süre Taşkent’te bulunduktan sonra Semerkant’a taşınır ve gazeteciliğe üstlenir. Behbudi ve çevresindekiler tarafından açılan Hürriyet gazetesinin baş müharrirliğine üstlenir. Gazetenin 26.sayısından itibaren tüm editörlük işlerini kendisi yürütmeye başlar ve Ceditçilik mücadelesini gazete yazılarıyla devam ettirir.

Genç Buharalılar fırkasının merkez komitesi zaman zaman toplanır ve Emir’e karşı mücadelenin çarelerini tartışırdı ki, her şeyden önce fırkanın bir programı hazırlanması gerekiyordu. Programın yazılması için Fıtrat görevlendirilir. [32] Programın içeriği ve koyacağı hedefler çok dikkatlı seçilmesi gerekirdi, ufak bir hata ve yan vermeyle daha yeni birleşmiş sol ve sağ ceditçiler arasında ihtilafa yol açabilir ve ana hedeften kaydırabilirdi. Dolayısıyla söz konusu programın Fıtrat gibi siyasi bilgisi ve tecrübesi zengin olan birisi hazırlaması gerekirdi. Fıtrat söz konusu programı iki ay içerisinde tamamlayıp, 1918 yılın Ocak ayı sonunda Merkez Komiteye sunmuştur.[33] Böylelikle Abdurrauf Fıtrat siyasi parti olarak kurulan Genç Buharalılar fırkasının programını hazırlayan, ana ilkelerini belirleyen kişi olarak tarihte kalmıştır.[34] Fakat söz konusu program resmi olarak ancak Genç Buharalıların 1920’de Buhara’da iktidara gelmesinden sonra basılmış ve resmi değere sahip olabilmiştir.

Feyzullah Hocayev program esas itibarıyla iki ana hedefi ileri sürdüğünü kaydeder. İlk hedef: “Buhara’ya hukuki devlet usulünü getirmek. Orta Çağdan kala Şark müstebitliğini giderip yerine Avrupa’daki gibi medeni monarşi usulünü uygulamak ve Buhara halkının iktisadi ve medeni terakkisini temin edecek bir şekilde Buhara’nın iktisadi, siyasi ve askeri yönden güçlendirmek.”[35] Görüldüğü üzere Genç Buharalılar fırkası Osmanlıda görülen Genç Osmanlılar fırkasının benzeriydi ve esas itibarıyla arasında fark yoktur. Hatta Genç Buharalılar yeterli kadro oluşana kadar Türkiye, Rusya ve Azerbaycan’dan ılımlı uzman müslümanlardan davet etmeyi planlamaktaydılar.[36]

Hürriyet kutlamasındaki baskıdan sonra Ceditçilerin sağ(eski ceditçiler) ve sol(Genç Buharalılar) kolları birleşerek tekrar birlikte hareket etmeye başladılar. Fakat ufak bir dikkatsızlık bile iki taraf arasında ihtilafa yol açabiliyordu. Fıtrat programı hazırlarken iki tarafı da kızdırmayacak bir şekilde yazmaya çalıştı. Feyzullah Hocayev program Fıtrat tarafından çok fazla yumuşatıldığını söylemekle beraber Genç Buharalılar fırkasının genel çerçevesini çizdiği ve topluma tanıttığını, daha da önemlisi Genç Buharalılara göre kullanılan “dini yok etmeye çalışıyorlar” yaftasını ortadan kaldırmış olduğunu belirtmektedir.

24-26 Ekim 1917 tarihlerinde Rusya’da Ekim Devrimi gerçekleşti. Çarlık Ailesini tahttan indirip iktidara gelen geçici hükümet bu sefer Bolşevikler tarafından lağvetildi. Türkistan’da da aynı şekilde geçici hükümet taraftarları ve Bolşevizm taraftarlarınca dört gün boyunca sürdürülen çatışma sonrası 1 Kasım 1917 tarihinde Bolşevikler Türkistan yönetimini resmen ele geçirmiş oldular. Türkistan’ın yönetimi Kolesov başkanlığındaki Halk Komiserleri Şurasınca sürdürüldü. Bolşevik yönetim devriminde sonra Türkistan’da da durum değişti,  Rusya’nın eski temsilcileri yerine yeni şahıslar görevlendirildi. 28 Kasım 1917’de Kokan’da Türkistan ceditçileri tarafından muhtariyet devleti ilan edildi. Buhara’da ise Emir yeni kurulan Bolşevik hükümetini tanımadı. Emir’e karşı mücadelede yardım talebinde bulunan Genç Buharalılara Kolesov acele etmemeyi ve Kokan’da kurulan Muhtariyeti son verilene kadar sabretmeyi önerdi. Bolşevik yönetimi için iç siyasetinde serbestçe hareket eden ve aynı zamanda Türkistan’a doğrudan tehlike yaratmayan Buhara Emirliğinden Türkistan’ın içinde kurulmuş Muhtariyet daha da önemliydi ve acilen bu hareket sondurulmalıydı.

Bu sırada Genç Buharalılar Emir’e karşı silahlı da olsa savaş açmaya hazırlanmaya başladılar ve Rus yönetiminde olan Kagan’da toplanarak Buhara İnkılap Komitesi kurdular. Yedi kişiden oluşan komitede Fıtrat da yer almaktaydı. Yani Semerkant’ta Hürriyet gazetesinin baş müharrırlığını yapmakta olan Fıtrat bir süreliğine Kagan’a gelmiş ve çatışmaya hazırlık görmekteydi. Fıtrat’ın bu sırada Kagan’a geldiği hakkında aydının kendisi hiç bir yerde yazmamıştır. Fakat Feyzullah Hocayev ve Abdullah Recep Baysun onun bu sırada olay yerinde olduğunu kaydetmişlerdir.

1 Mart 1918’de Kolesov ordusuyla Kagan’a geldi.[37]  Genç Buharalılardan 200 kişi silahlandırıldı ve Emire bir ültimatom metni gönderilecekti. Talepnameye göre Emir kendi tahtını koruduğu halde ülkede Genç Buharalılar Merkez komitesi tarafından oluşan hükümetin çalışmasına izin verecek ve onların önerilerine göre ıslahat yapacaktı. Emir şartları kabul edip bir ferman imzalayıp gönderir. Kolesov Genç Buharalılar ile söz konusu fermanı tartışmak üzere toplantı yapar ve toplantıda Fıtrat’ın da hazır bulunduğu görülmekte. Feyzullah Hocayev bunu şöyle nakletmekte: “Kolesov Genç Buharalılar tarafından beni, Fıtrat, Burhanov ve Fazlettin Mahsum’u çağırıp emirin temsilcileri ile müzakereye girişti.”[38] Emir söz konusu müzakereler ile zamanı biraz daha uzatmayı başardı. Kolesov başkanlığındaki saldırı başarısız oldu, ki bu hakta yukarıdaki bölümünde detaylıca bilgi vermiştik. Çok sayıda asker kaybeden komutan geri dönmeye ve emir ile anlaşma yapmaya karar verdi. Emir de bu anlaşma karşılığında Feyzulla Hocayev, Fıtrat, Burhanov’ları teslim etmesini istedi. Bu da Fıtrat’ın ne kadar önemli bir siyasi figur olduğunu göstermektedir. Kolesov emirin talebini red eder.[39] Fakat Baysun’un bu konuda görüşü biraz farklıdır: “Kalisof milliyetçileri emire teslim etmiye meyletti. Bunu sezen gençler de, Kalisof’u dinlemeden Kettekorgan’a doğru yol almağa başladılar”. [40]  Başarısız girişimin ardından tüm inkılapçılar kaçmaya karar verirler ve onlara Buhara ahalisinden de 8 bin kişi sığınır, emir zülmundan kurtulmak isterler. Bu sebeple geri çekilme oldukça zor geçer. Tam beş gün boyunca geri çekilme devam eder. Emir askerleri Kagan ile Semerkant’ı bağlayan tren yolunun bir kısmını yok ederler. “Semerkant’e varabilmek için bütün kuvvetleriyle çalışan gençler arasında Abdülrauf Fitret[41] de vardı. Bir çok eser müellifi olan bu zatın koca traversleri omuzlıyarak çalışmasına gençlik hayran olmuştu. Her sahada takdir edilen bu üstadın şu güzel hatırasını yazık ki gençlik tespit edecek bir vasıtaya malik değildi.”[42]

Genç Buharalılar fırkası Kolesov olaylarından sonra tamamen dağıldı. Çoğu açlık ve imkansızlıktan vefat etti ve bir kısmı ise başarısız girişim sonucunda siyasi mücadeleyi bıraktı. Fırka liderleri esas itibarıyla Semerkant ve Taşkent’e yerleşen gençleri bir şekilde elde tutmaya çalıştılar. Fıtrat hayatında da bu süreç önemli iz bıraktı. O siyasetten edebiyata, bilimsel çalışmalara yoğunlaştı. Taşkent’e yerleşip Afganistan elçiliğinde çalışmaya başladı. Feyzullah Hocayev’un beyan ettiği gibi tüm gücüyle aydınlatma işlerine yoğunlaştı.[43]  Bu açıdan Fıtrat’ın ceditçi kişiliği bununla sona ermiş oluyordu. Gerçi İştirakiyun gazetesine sık sık yazı yazmış,  Buhara Emirliği’ndeki durum, emirin ahalisine uyguladığı zülumlardan bahsetmiş ise de, siyasi faaliyetten kendini ayırmış oldu. Elçilikteki görevinin yanı sıra kendisi tarafından kurulan ve etrafında bir çok aydını topladığı “Çağatay Gurungi” topluluğuyla meşgül olur. Ayrıca topluluk üyeleriyle birlikte “Tang” dergisi çıkartır. Derginin sloganı “Beyin değişmeyince diğer değişimler kök tutmaz” şeklindeydi ki, Fıtrat’ın bu dönemde yaptığı faaliyetlerin özetini temsil ediyordu.

1919 yılında Taşkent’te bulunan Genç Buharalılar tarafından Buhara Komünist Partisi kurulur. Haziran ayında partinin 1.Kurultayı düzenlenir ve önde gelen bir çok isimler ile beraber Fıtrat da partinin Merkez komitesi üyeliğine kabul edilir. Bu sıralar Fıtrat’ın bir çok yazısı bölgede komünizmin teşvikçisi olarak yayın yapan İştirakiyun gazetesinde yayınlanmıştır. O dönem aydınları gibi Fıtrat da Komünizm sayesinde özgür yönetime sahip olabileceklerine inanmış veya inanmış gibi bir tavır sergilemiştir.

Eylül 1920’de Buhara’ya yapılan baskında ve Genç Buharalıların iktidara gelmesinde de Fıtrat katılımı görülmemektedir. Geçici hükümetin üyeleri arasında da Fıtrat yoktur ancak 1921 yılında Fıtrat’ın Buhara’ya geldiği ve maarif nazırı olarak görevlendirildiği görülmektedir.

Fıtrat 9 Mart 1921 tarihinde Buhara’ya davet edilir.[44]  İlk eserlerinden itibaren eğitimin ıslah edilmesini tartışan, çözümler öneren aydın, Buhara Halk Şuralar Cumhuriyetinin Maarif naziri olarak görevlendirilir. 26 Nisan 1922’de Halk Nazirler Konseyi başkan yardımcısı ve Buhara Nazirler Konseyi bünyesindeki Planlama ve Bütçe Belirlemesi Heyet başkanı olarak seçilir. 19 Eylül 1922’den itibaren Hariciye naziri, Halk Ekonomisi Konseyinin başkanı; 9 Kasım 1922’den Halk Nazirler Konseyinin Mütevelli Başkanı gibi görevlerde çalışmıştır.[45] Çalıştığı her görevinde cumhuriyetin sosyal ve kültürel yapılanmasına büyük katkı sağladı.  Fıtrat’ın inisiyatifiyle Buhara’da Şark Müzik Mektebi açıldı.[46] Söz konusu okulun  1990’lı yıllarda bile eğitime devam ettiği bilinmektedir.[47]

1921 yılında Buhara İlmi Merkezi kurulur. Tarihi mirası korumak, sanatı geliştirmek, fen tarihine ait el yazması eserleri toplamak, arkeolojik eşyalar ve halk edebiyatı nümunelerini toplamak gibi projeler üzerine çalışmalar başlatılır. Burada da Fıtrat’ın önderliği görülmektedir.

Ayrıca 1921 yılından itibaren Buhara Halk Şura Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçe (Özbekçe) olarak belirlenir.[48] Buhara’da yüzyıllar boyunca Farsça (Tacikçe) resmi dil olarak kullanılmıştır. Milliyetçilik bakımından çok önem arzeden bu kararın alınmasında Türkçülükten esenlenmiş Fıtrat’ın katkı sağlamaması mümkün değildir.

14 Eylül 1922’de Cumhuriyet Merkez Yönetimi Komitesi Buhara’da bir darülfunun açılmasına yönelik bir kararname çıkartır.[49] Gerçi söz konusu darülfunun kurulmamış ise de, Fıtrat bir maarif sorumlusu olarak attığı en büyük adımlardandı. Ayrıca yeni hükümete hizmet edecek kadroların yetişmesi için Almanya’ya 70’e yakın öğrenci gönderilmişti. Öğrencilerin çoğu başarılı bir şekilde eğitimlerini tamamlayıp ülkelerine döndüklerinde 1938 Represyonlarında katledilmiştir. Durumu öngörebilen öğrencilerin bir kısmı Avrupa’da, bir kısmı da Türkiye’de hayatını devam ettirmiştir. Türkiye’ye yerleşenlerin çoğu üniversiteleri ve devlet organlarında önemli görevlere hizmet etmişlerdir.

Fıtrat’ın siyasi kariyeri 1923 yılına kadar devam etti. Kısa sürede Buhara Halk Şura Cumhuriyetinin istikbali için bir çok önemli projeleri gerçekleştirmişti. Zira bir devletin sıfırdan inşası olağanüstü fedakarlık talep ediyordu.

12 Haziran 1923’te “Buhara Meselesine Dair” kabul edilmiş kararı yerine getirmek için Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri Y.E.Rudzutak Buhara’ya gelir, toplantıda şu fikirleri seslendirir: “Burada işçi toplumun menfaatlerine hala riayet edilmediğine yönelik bazı dilekçeler mevcut…tüccarlar devletin bütçesinde %75 kredi almışlar, halbuki, kooperasyon ve tarımcılara bütçenin %25 verilmiştir. Bu durum partimiz Merkez Komitesinin Buhara hükümetinin üyelerine daha yakından dikkat ederek göz atmaya itti, çünkü en gözde kişiler, mesela maarif işlerinden sorumlu kişi maarif ile ilgilenmek yerine taş yol çalışmalarıyla meşgül olmuştur…Partimiz Merkez Komitesi tüm bunları hesaba katarak şöyle bir karar aldı, Buhara Hükümeti terkibini sağlamlaştırmak için Fıtrat, Aminov, Atahocayev, Settarhocayev, Yakubzade’leri hükümetten çıkarıp, Buhara’dan sınır dışı etmek lazım. Partimiz Merkez Komitesi bu yoldaşlar yerine… çiftçi ve işçiler arasından yetişen kişileri kendi devlet hayatının liderleri olarak seçilmesi uygundur görüşündedir.”[50] Bu karar ile Rusya’nın Buharalılara sadece tadına bakmak için verilen özgürlüğün bitmesi demekti. Zira bundan sonra Rusya’nın Komünistik İdeolojiye aykırılık gerekçesiyle hemen hemen her konuda müdahale ettiği görülür. Sınır dışı edilen Fıtrat, Feyzulla Hocayev’in desteğiyle Rusya’ya gider ve Moskova Şarkiyat Enstitüsü’nde çalışmaya başlar.[51] Siyasi faaliyetine de bu noktada son verir. Daha sonraki faaliyeti ve eserleri daha çok edebiyat ve sanat ağırlıklı olup, Ceditçi ve Genç Buharalı kişiliği gölgede kalır. Zaten 1918 Kolesov olaylarından sonra da siyasetten gönül ayırmıştı, bu kez resmen siyasi davasından vazgeçmiş olur. Bu vakalar arşivlerde “Fıtrat’ın Rusya’ya davet edilmesi münasebetiyle yerine Kaygusız Atabayev atansın” diye kaydedilmiştir. [52]

Bu döneme gelindiğinde gerek Buhara’da, gerek Türkistan’da ceditçilik hareketine son verilmiş, hareket üyelerinin çoğu Komünist partinin üyeliğini kabul etmiş ve bölge için yeni olan bu ideolojinin yaygınlaşması için çalışmışlardır. Fıtrat gibi milliyetçi ceditçiler ya siyasi davalarından vaz geçmiş veya edebiyat, sanat üzerine yoğunlaşmışlardır. Çok geçmeden söz konusu Buhara Cumhuriyeti’ne de, bölgedeki diğer devletlere de son verilmiş, Türkistan’da yeniden yapılanma sonucunda  1924 yılında Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur.

Sonuç.

Özetle bir eğitim ıslahı olarak başlayan hareket gitgide siyasileşmiştir, hareket üyeleri daha sonra farklı siyasi partilere yönelmişlerdir. Özellikle Buhara’da yaşanan olaylardan sonra ceditçilerin siyasi görüşlerinde yaşanan değişimleri görebiliyoruz. Fıtrat, Buhara’daki medrese eğitimi sonrasında İstanbul’da okudu. İslamcı ve Milliyetçi çevrelerin etkisi ve 2.Meşrutiyet döneminin şahidi olması, Fıtrat’ın siyasi görüşlerini geliştirmiştir. 1914 yılında Buhara’ya döndüğünde o artık tanınmış bir siyasetçi ve aydındı. Daha sonraki yıllarda Milli özgürlük, demokrasi, hak arama yolunda ciddi bir mücadele sürdürdü. Başta Buhara emirliği yönetimi olmak üzere kadimciler ve bolşevikler tarafından itibarı düşürülmeye çalışıldı ama Fıtrat, yazdığı eserleri ve sürdürdüğü siyasi mücadelesiyle Türkistan’ın en tanınmış düşünürü olabildi. Ayrıca Türkistan’ın ilk profesörü oldu ve bu ünvana münasip bilimsel çalışmaları miras bıraktı. Tek cümleyle söylemek gerekirse, Abdurrauf Fıtrat, tamamen milli eğitimin yetiştirdiği çok yönlü aydındı. Zira sonraki dönemlerde Sovyet eğitimiyle yetiştiren bir çok yazar ortaya çıkmasına rağmen onun kadar değer göremedi.

 

Kaynakça

  1. Akyol Taha, “Cedidçilik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), C.7
  2. Allworth A.Edward, Conversation With Ahmed Na’im Nusratullahbek, Türkistan’da Yenilik Hareketleri ve İhtilaller: 1900-1924, Haz: Timur Kocaoğlu, İkinci baskı, UZNED, Haarlem, 2018
  3. Ayniy Sadriddin, “Buxoro inqilobi tarixi uchun materiallar”. Asarlar, Birinchi tom, O’zSSR Davlat Badiiy adabiyot nashriyoti, Toshkent, 1963
  4. Ayniy Sadriddin, “Qisqacha tarjimai holim”, Asarlar, Birinchi tom, O’zSSR Davlat Badiiy adabiyot nashriyoti, Toshkent, 1963
  5. Baysun Abdullah Recep, Türkistan Milli Hareketleri, 1943
  6. Boltaboyev Hamidulla, “Fitrat va jadidchilik”, O’zbekiston Milliy kutubxonasi nashriyoti, Toshkent,, 2007
  7. Burhonov Mutavakkil, “Fitna san’ati”, “Fen” nashriyoti, 1993
  8. Devlet Nadir, Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1905-1917), Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara 1999 (2.baskı)
  9. Erşahin Seyfettin, Buhara’da Cedidcilik Eğitim Reformu, T.C: Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000
  10. Erşahin Seyfettin, Türkistan’da İslam ve Müslümanlar, İlahiyat Vakfı Yayınları, Ankara, 1999
  11. Fitrat Abdurauf, “Amir Olimxon hukmronligi davri”, (ilk baskısı Tacikistan Devlet Neşriyatı, Stalinabad, 1930) Minhoj xayriya nashriyoti, Toshkent, 1992
  12. Fitrat Abdurauf, Yopishmagan gajaklar, Tanlangan asarlar, 5 jildlik, 3-jild, “Ma’naviyat” nashriyoti, Toshkent, 2003
  13. Hablemitoğlu Necip, Gaspıralı İsmail, Pozitif yayınları, İstanbul, 2014
  14. Qosimov Begali, “Milliy va ijtimoiy kurashlar davri adabiyoti”, “Ma’naviyat” nashriyoti, Toshkent, 2004
  15. Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997
  16. Zenkovsky S.A., Rusya’da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, Hikmet ve Dava Yayınları, İstanbul, 1971

 

Dipnotlar

[1] Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Doktora Öğrencisi,

[2] Akyol Taha, “Cedidçilik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), C.7, s.211

[3] Not: Fıtrat’ın ilk kitabı “Münazara”nın ana temalarından biri de kadimci eğitimin başarısızlığıdır. Bir müderris dilinden anlatıldığına göre eğitim arapça olmasına ve 20 yıl sürmesine rağmen bir kitabı ancak okuyabilen bir müderrisle hiç bir gelişmenin olamayacağı mesajı verilmektedir.

[4] Akyol Taha, “Cedidçilik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), C.7, s.211

[5] Akyol Taha, “Cedidçilik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), C.7, s.211

[6] Hablemitoğlu Necip, Gaspıralı İsmail, Pozitif yayınları, İstanbul, 2014, s.100

[7] Hazırlayan: Erşahin Seyfettin, Buhara’da Cedidcilik Eğitim Reformu, T.C: Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000, s.16

[8] Ayniy Sadriddin, Buxoro inqilobi tarixi uchun materiallar. Asarlar. Birinchi tom. Toshkent, 1963, 201-bet

[9] Hazırlayan: Erşahin Seyfettin, Buhara’da Cedidcilik Eğitim Reformu, T.C: Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000, s.2

[10] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 64-bet

[11] Hazırlayan: Erşahin Seyfettin, Buhara’da Cedidcilik Eğitim Reformu, T.C: Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000, s.3

[12] Devlet Nadir, Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1905-1917), Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara 1999 (2.baskı), s.87

[13] Erşahin Seyfettin, Türkistan’da İslam ve Müslümanlar, İlahiyat Vakfı Yayınları, Ankara, 1999, s.90

[14] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 65-bet

[15] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 64-bet

[16] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 64-bet

[17] Ayniy Sadriddin, “Buxoro inqilobi tarixi” (el yazma bazlı metnin tekrari neşri) Tokyo, 2010, s.101

[18] Fitrat Abdurauf, Yopishmagan gajaklar, Tanlangan asarlar, 5 jildlik, 3-jild, “Ma’naviyat” nashriyoti, Toshkent, 2003, 231-bet

[19] Zenkovsky S.A., Rusya’da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, Hikmet ve Dava Yayınları, İstanbul, 1971, s.135-136

[20] Ayniy Sadriddin, “Buxoro inqilobi tarixi” (el yazma bazlı metnin tekrari neşri) Tokyo, 2010, s.124

[21] Ayniy Sadriddin, Buxoro inqilobi tarixi uchun materiallar. Asarlar. Birinchi tom. Toshkent, 1963, 212-bet

[22] Ayniy Sadriddin, “Buxoro inqilobi tarixi” (el yazma bazlı metnin tekrari neşri) Tokyo, 2010, s.160

[23] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 78-bet

[24] Ayniy Sadriddin, “Qisqacha tarjimai holim”, Asarlar, Birinchi tom, O’zSSR Davlat Badiiy adabiyot nashriyoti, Toshkent, 1963, 77-78-betlar

[25] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 83-84-betlar

[26] Bakınız: Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 84-bet

[27] Fitrat Abdurauf, “Amir Olimxon hukmronligi davri”, (ilk baskısı Tacikistan Devlet Neşriyatı, Stalinabad, 1930) Minhoj xayriya nashriyoti, Toshkent, 1992, 32-bet

[28] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 89-bet

[29] Allworth A.Edward, Conversation With Ahmed Na’im Nusratullahbek, Türkistan’da Yenilik Hareketleri ve İhtilaller: 1900-1924, Haz: Timur Kocaoğlu, İkinci baskı, UZNED, Haarlem, 2018, s.90

[30] Allworth A.Edward, Conversation With Ahmed Na’im Nusratullahbek, Türkistan’da Yenilik Hareketleri ve İhtilaller: 1900-1924, Haz: Timur Kocaoğlu, İkinci baskı, UZNED, Haarlem, 2018, s.91

[31] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 94-bet

[32] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 106-bet

[33] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 106-bet

[34] Program hakkında detaylı bilgi için bakınız: Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 107-114-betlar

[35] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 107-bet

[36] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 112-bet

[37] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 124-bet

[38] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 128-bet

[39] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 136-bet

[40] Baysun Abdullah Recep, Türkistan Milli Hareketleri, 1943, s.36

[41] Not: aydının ismi bir çok kaynakta farklı tarzda yazıldığı görülmektedir, Baysun, böyle yazmayı tercih etmiştir.

[42] Baysun Abdullah Recep, Türkistan Milli Hareketleri, 1943, s.36

[43] Xo’jayev Fayzulla, “Buxoro inqilobining tarixiga materiallar”, Toshkent, “Fan” nashriyoti, 1997, 147-bet

[44] Boltaboyev Hamidulla, (önsöz) Fitrat. Tanlangan asarlar, 5 jildlik, 1-jild, “Ma’naviyat” nashriyoti, Toshkent, 2000, 21-bet

[45] Boltaboyev Hamidulla, “Fitrat va jadidchilik”, O’zbekiston Milliy kutubxonasi nashriyoti, Toshkent,, 2007, 65-bet

[46] Qosimov Begali, “Milliy va ijtimoiy kurashlar davri adabiyoti”, “Ma’naviyat” nashriyoti, Toshkent, 2004, 361-bet

[47] Burhonov Mutavakkil, “Fitna san’ati”, “Fen” nashriyoti, 1993, 201-bet

[48] Qosimov Begali, “Milliy va ijtimoiy kurashlar davri adabiyoti”, “Ma’naviyat” nashriyoti, Toshkent, 2004, 361-bet

[49] Qosimov Begali, “Milliy va ijtimoiy kurashlar davri adabiyoti”, “Ma’naviyat” nashriyoti, Toshkent, 2004, 361-bet

[50] Boltaboyev Hamidulla, “Fitrat va jadidchilik”, O’zbekiston Milliy kutubxonasi nashriyoti, Toshkent,, 2007, 66-bet

[51] Not: H.Boltaboyev 1923-1924 yılları arasında Moskova’da Lazarev Canlı Şark Dilleri Enstitüsü’nde çalıştığını belirtir. Fakat söz konusu enstütü 27 Ekim 1921 Rusya Milletler Başkanlığının Kararı ile Moskova’daki tüm Şarkiyat Enstitütüleri yegane Moskova Şarkiyat Enstitüsüne birleştirilmiştir. Bakınız: Moskova Şarkiyat Bilimleri Tarihinden (Главы Из Истории Московского Востоковедения), Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Enstitütüsü, Moskova, 2015, s.203-221

[52] Aktaran: Boltaboyev Hamidulla, «Fitrat va jadidchilik», O’zbekiston Milliy kutubxonasi nashriyoti, Toshkent, 2007, 67-bet

Alakalı