İsmail Bey Gaspıralı
Feyzullah ATAHAN*
foto: (soldan) Gaspıralı İsmail Bey,Hasan Zerdabi, Alimerdan Topçubaşov

İsmail Bey Gaspıralı 20 Mart 1851’de Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğdu. Annesi Fatme Sultan, köklü bir mirza ailesinin kızıydı. Babası Mustafa Alioğlu Gasprinskiy de Çarlık ordusundan emekli teğmen rütbesini taşıdığı için küçük İsmail zadegân sınıfına mensuptu. Öğrenim hayatına mahallî Müslüman mektebinde başlayan İsmail, tahsilini bir Rus okulu olan Akmescit Erkek Gimnazyumu’nda sürdürdü. Bunu müteakip, önce Voronej’deki, daha sonra da Moskova’daki Harbokulu’na kaydoldu. Özellikle Moskova’daki askerî tahsil yıllarında genç İsmail dönemin Rus fikir hayatını ve aydınlarını yakından tanımak imkânını buldu. Burada 1864-1867 arasında üç tam yıl öğrenim gördü. Bu yıllarda Gaspıralı “Moskovski Novosti” ve “Russkiy Vestnik”in redaktörü ünlü Rus Slavofil N. Katkov’un ailesiyle birlikte yaşadı ve yetişti. Onun evinde Turgenev’le tanıştı, burada maarife meyl etti, ilk gazetecilik melekelerini kazandı.(1) Moskova’da tanıştığı Rus aydınlarına derin saygı duymakla birlikte, o yılların Moskovası’nın anti-Türk karakterdeki Pan-Slavist atmosferi onda aksi tesir doğurdu. O yıllarda devam etmekte olan Girit isyanında Rum asilere karşı mücadele eden Osmanlı askerlerine katılmak arzusuyla yakın arkadaşı Mustafa Mirza Davidoviç ile birlikte gizlice Türkiye’ye geçmeye teşebbüs ettiyse de, Odesa’dayken yakalandı.(2) Çarlık Rusyası’ndaki askerî talebelik kariyeri bu şekilde sona eren Gaspıralı, 1868’de Bahçesaray’a dönerek, buradaki ünlü Zincirli Medrese’de Rusça muallimliğine başladı. Bu arada kendisini yoğun bir şekilde Rus edebî ve felsefî eserlerini okumaya verdi. 1872’de Kırım’dan ayrılan Gaspıralı İstanbul, Viyana, Münih ve Stuttgart üzerinden Paris’e gitti. Paris’de geçirdiği iki yıl içinde ünlü Rus yazarı İvan Turgenyev’e asistanlık yapmak da dahil çeşitli işlerle hayatını kazandı. 1874’de öteden beri içinde yatan Osmanlı zâbiti olma arzusuyla İstanbul’a geldi. Ancak burada geçirdiği bir yıla yakın süre içinde müracaatına olumlu karşılık alamadı ve tekrar Kırım’a döndü. 1878’de Bahçesaray Belediye Başkan Yardımcısı seçilen İsmail Bey, ertesi yıl Belediye Başkanlığı’na getirildi ve 1884 yılına kadar bu görevde kaldı.

Gaspıralı’nın Kırım’daki ve diğer gezip gördüğü yerlerdeki tecrübeleri, onu hemen hepsi kabuğuna çekilmiş bir hâlde yaşamakta olan diğer Kırım Tatarlarından ayırıyordu. Elde ettiği bu tecrübelerin de yardımıyla mensubu olduğu milleti uyandırıp harekete geçirebilmek için yayın yoluyla faaliyete başlamak istedi. Ancak Ruslar, İsmail Bey’in gazete çıkarmasına izin vermedi. Bunun üzerine, 1881 yılında Akmescid’de çıkarılmakta olan “Tavrida” gazetesinde Genç Molla Takma adıyla, daha sonraları kitap hâline de getirilen Rusya Müslümanlığı (Russkoe Musulmanstvo) adını taşıyan yazılarını tefrika hâlinde yayımladı.

Gaspıralı, bu yazılarında çok zekice bir üslûp kullanmış, böylece yazılarının yasaklanmasının önüne geçmiştir. Ancak o, fikirlerini ihtiyatlı şekilde ortaya koyabileceği Türkçe bir yayın organı çıkarmak istiyordu. Bunun için yaptığı resmî girişimlerin reddedilmesi üzerine, Tiflis’te her biri başka ad taşıyan ve bir çeşit bildiriye benzeyen varaklar yayımladı. Bir yandan çıkarmak istediği gazete için izin almaya uğraşırken, diğer yandan da İdil boyundaki Müslüman Türkler arasında dolaşarak aboneler bulmaya çalıştı. Sonunda, 1883 yılında gazetenin bütün muhteviyatının Rusçasıyla birlikte yayınlanması şartıyla Türkçe bir gazete çıkarma izni aldı. İlk sayısı 22 Nisan 1883’te Bahçesaray’da çıkan ve haftada bir gün yayınlanan bu gazetenin adı, Şinasi Efendi’nin Tercüman-ı Ahvâl’inden esinlenilerek konulan Tercümân-ı Ahvâl-i Zaman’dı.(3) Daha sonra, 1903 yılında haftada iki gün çıkmaya başlayan gazete, 1912’den itibaren günlük olarak yayınlanmaya başlandı. Gaspıralı, bir yandan gazete çıkarmaya gayret ediyor, bir yandan da usûl-i cedîd okulları üzerinde çalışıyordu. Bu yolda, yurt içi ve yurt dışı pek çok ziyaretlerde bulundu. Bütün bu faaliyetler esnasında sağlığı iyice bozuldu. 63 yaşındayken 24 Eylül 1914’te Bahçesaray’da vefat etti.

Gazetecilik faaliyeti
İsmail Gaspıralı 1881 yılında Tonguç adlı ilk gazete denemesine girişmiş, bundan sonra kısa fasılalarla Şafak, Kamer, Yıldız, Güneş ve en son 5 Ağustos 1882’de Mirat-ı Cedid adlarındaki gazetelerini ancak birer nüsha olarak yayımlamıştır.(4) 1883’de Tercüman gazetesini Türkçe ve Rusça olarak yayımlama müsaadesini aldı. İlk nüshasını 10 Nisan 1883 yılında yayımladı. Gazete¬sini yayımlarken 1882 yılında evlendiği Zühre Hanım’ın büyük desteği olmuş 21 yıllık müşterek hayatlarında da bu durum manen ve maddeten devam etmiştir.

Tercüman gazetesinin ilk sayısı 320 adet satış yapılmıştır. Yavaş-yavaş bu miktar artıp 20.000 aboneye ulaştı. Kırım’dan başka Osmanlı ülkesinde, İran’da, Türkistan’da, Kazan’da, Sibirya’da ve Romanya’da devamlı okuyucuları vardı. Sade Türkçe ile yazdığı için yazıları Türk Dünyası’nın her yerinde anlaşılabilmekteydi. 1906 yılında 14 sayfalık ve 15 günde bir kadınlara yönelik “Alem-i Nisvan” adlı dergiyi çıkardı. Derginin sahibi kendisi ve yazı işleri müdiresi kızı Şefika Hanım idi. Yine aynı yıl eğitim öğretimde kullanılmak üzere “Alem-i Sibyan”ı çıkarmıştır. Haftalık, 4 sayfadır. Yine aynı yıl, mîzâhî bir dergi olan – haftalık “Kah Kah Kah” adlı bir dergiyi yayın hayatına sokacaktır.

Tercüman gazetesi yayım hayatında gelişme gösterdikten sonra Tercüman gazetesine ek olarak bir çok eser, roman, hikâye ve risaleler neşredecektir. Bunlardan bir kısmı 1900 yıllarından önce, ama büyük kısmı ise 1900’lü yıllardan sonra yayımlanmıştır. 1900’den öncekiler arasında “Dâr’ür-Rahat Müslümanları”, dünyayı rahat içinde geçiren mücadeleden uzak kimseleri hicvettiği kitaptır. “Kadınlar Ülkesi”, “Arslan Kız”, “Gündoğdu” gibi roman ve hikâyeleri ise idealizmin işlendiği eserlerdir. Meselâ Gündoğdu romanındaki Danyal Beğ bizzat kendisidir. 1900 yılında “Türkistan Uleması” adlı eseri, Türkistan’da yetişmiş alimleri konu edinmiş ciddî bir eserdir.

İsmail Gaspıralı’nın fikir ve düşünceleri
Gaspıralı’ya göre eğitim sistemi her şeyden önce ana dilin öğretimine hizmet etmeli ve dini bilgilerin yanı sıra dünyevi bilgileri de ihtiva etmelidir. Usûli cedide öğretim zamanları ve öğrenci sayısı kesin olarak belirlenmişti. Ilk dereceli okullarda öğretim süresi iki yılı geçmeyecek, bir hoca aynı anda en çok otuz veya kırk öğrenciye ders verebilecekti. Bir ders günü içinde süresi 45 dakıkayı aşmayan en fazla beş ders okutulacak ve haftada altı ders günü olacaktı. Bu arada bedeni cezalar da uygulamadan tamamıyla kaldırılıyordu. İmtihanın bulunmadığı eski sistemin aksine usûl-i cedîd hafta ve dönem sonlarında bütün derslerden imtihan koymakta ve mezuniyeti bu imtihanlarda başarılı olunması şartına bağlamaktaydı. Yeni sistemde dershane mekânlarının temizliğine ve ferahlığına ayrı bir önem veriliyor, o zamana kadar sadece Rus okullarında görülen sıralar, karatahta, kitaplık ve diğer öğretim araçları bu okullara da sokuluyordu. Müfredatta da büyük değişiklikler vardı. İlk basamakta Türkçe okuma yazma öğretiminin yanı sıra temel aritmetik, hat, Kur’ân okuma ve İslâm’ın esaslarını öğretmeye yönelik dersler yer almakta, buna bir üst basamakta genel coğrafya ve tarih, İslâm ve ülke tarihi hakkında giriş bilgileri ve tabiat bilgisi dersleri de eklenmekteydi. Büyük çoğunluğu ilk defa verilen bu tür dersler için mevcut herhangi bir ders kitabı bulunmadığından usûl-i cedîd mekteplerinde okutulacak temel ders kitabını da Hâce-i Sıbyân adıyla bizzat Gaspıralı kaleme alarak kendi matbaasında yayımlamıştır.

Usûl-i cedîdin kabul görmesi ve yerleşmesi başlangıçta büyük engellerle karşılaştı. Öncelikle bunun halk tarafından benimsenmesi gerekiyordu. Halbuki daha başta eski usule (usûl-i kadîm) bağlı mollalar ve mutaassıp çevreler buna şiddetle karşı çıktılar ve usûl-i cedîdi halk arasında savunmak cesaret isteyen bir iş haline geldi. Diğer taraftan usûl-i cedîde göre yetişmiş öğretmen bulunmadıktan başka böyle öğretmenleri yetiştirecek bir öğretmen okulu da mevcut değildi. Buna karşı Gaspıralı’nın bulduğu çare, bu meseleyle ilgilenen öğretmen adaylarını Bahçesaray’a davet ederek onları ücretsiz olarak eğitmek ve onlardan memleketlerine döndüklerinde en az üç kişiyi öğretmen olarak yetiştirecekleri sözünü almak oldu.(5)

Bütün bu gelişmeler sırasında Gaspıralı temsil ettiği fikir ve faaliyetlerin karşısındaki güçlerle de devamlı mücadele halindeydi. Müslüman cemaat içindeki mutaassıp gruplar Gaspıralı’yı halkı dinden uzaklaştırmaya çalışmakla suçlarken hükümet çevrelerindeki pek çok nüfuzlu Rus da onu panislâmizm ve pantürkizmi gerçekleştirip Rus İmparatorluğu’nu bölmeye teşebbüs etmekle suçluyordu. Ruslaştırmanın resmî devlet politikası olarak kabul edildiği ve imparatorluk idaresinde bilhassa Rus olmayanlara karşı şiddet uygulamalarının yapıldığı bu dönemde, müslüman tebaayı etnik ve dinî temellerde ortak bir edebî dil ve kimlik etrafında birleştirmeyi ve dağınık cemaatlerden modernleşme yolunda yekpare bir millet teşkil etmeyi amaçlayan bu tür teşebbüslerin Rus hükümetinde endişe uyandırmaması mümkün değildi.

O dönem kadîmcilerinde Siraciddin Muhitdinov’un cedit hareketine karşı şöyle yazısı var: dünyada üç şeyi kontrol etmek çok zordur: düşman, ateş ve hastalık. Onları hamen silah, su ve ilaçla müdahele etmek lazim. Duşman – yeni adetdir, yeni üslüptür, ateş – o yeni üslüple verilen eğitim ve hastalık – o eğitimin sonucudur. (6)
Gaspıralı, halk üzerinde doğrudan tesirli olan ve reformların halka taşınmasında en büyük rolü oynayan müslüman din adamları ile öğretmenlerin teşkilâtlanması için projeler hazırladı. Bunların gerçekleşmesi halinde, her türlü sosyal ve ekonomik güvenlikten mahrum bulunan söz konusu iki grup durumlarını önemli ölçüde düzeltme imkânını bulabilecekti. Gaspıralı, bütün Rusya müslümanları arasında düşündüğü bu büyük projenin ilk adımının onun bütün teşebbüslerinde olduğu gibi bizzat kendisi tarafından Kırım’da atılmasını planlamaktaydı. Ancak dönemin şartlarında Kırım Tatar toplumunun veya tek başına diğer Türk halklarının gücünün bu çapta bir teşebbüsü üstlenmeye elvermemesi yüzünden Gaspıralı’nın bu projesi gerçekleşmedi. 1905’ten itibaren Kırım’ın birçok şehir ve kasabasında Cem’iyyet-i Hayriyye-i İslâmiy-ye açıldı. Hemen hepsi Cedîdci millî-reformist çizgideki bu cemiyetler, Kırım Tatarları arasında tabandan teşekkül etmiş yegâne kanunî teşkilâtı oluşturmaktaydı. Bu sosyal yardım cemiyetleri, usûl-i cedîd ibtidâî mekteplerinin Kırım’da yaygınlaşmasını sağladıkları gibi Kırım’da ilk defa orta dereceli müslüman rüşdiyeleri de açtılar.

Gaspıralı’nın maarif anlayışında çok önemli bir yer tutan rüşdiyeler tamamen millî ruhta bir programa sahipti. Fen ve din bilgilerinin yanı sıra İslâm, Türk, Osmanlı ve Kırım tarihleri de rüşdiyelerin müfredatında yer alıyor, öğretmenler ise Türkiye’den davet ediliyordu. Ancak bu okullar, Türkiye’den öğretmen getirtilmesinden ciddi endişe duyan Rusya hükümet çevrelerinde tepki doğurmakta gecikmedi. Hükümet dışındaki grupların dinî mahiyette olmayan okullar açmaya yetkisi olmadığı gerekçesiyle rüşdiyelerin kapatılması emredildi. 1910 yılına kadar başta Gaspıralı olmak üzere Kırım’daki bütün aydın Kırım Tatarları söz konusu emrin geri alınması için direndilerse de bu tarihten itibaren yarımadadaki rüşdiyelerin tamamı kapatıldı.

Gaspıralı, toplumsal yaşam standartlarının daha üst bir seviyeye gelebilmesi için modern eğitim sistemlerinin gerekliliği üzerinde durarak Avrupa’yı çağdaş eğitim tekniklerinin alınması bakımından model olarak görmektedir. Toplum olarak ilerlemenin eğitim ve eğitim sistemine dayandığını ısrarla vurgulayarak bunu İslam medeniyetiyle açıklamaya çalışmaktadır. Çünkü O, İslam medeniyetin meydana getiren temel faktörler arasında eğitimi ve eğitimdeki uzmanlaşmayı da görmektedir. Eğitimdeki uzmanlaşma ile beraber ekonomik canlanmanın da meydana geleceğine inanmaktadır. Avrupa ülkelerinin ilerlemesin sebebini ticaret ve sanayinin eğitim ile işbirliği içerisinde gerçekleşmesine bağlamaktadır.

Sonuç olarak, Gaspıralı’nın tüm fikirleri ve icraatı, gerek Rusya İmparatorluğu içinde, gerekse diğer ülkelerde yaşayan Türk aydınları arasında büyük kabul gördü. Böyle bir girişimle öncelikle milli fikirlerin hayat bulması, milli edebi dilin yaygınlaşması, milli kültürün yeni baştan yaratılması, yüzde beşlere düşen okuma-yazma oranının kısa sürede arttırılması, hanımlara ve erkeklere eşitlik sağlanarak eğitim hakkının verilmesi İsmail Gaspıralı’nın en büyük başarılarıdandır.

*Feyazullah ATAHAN,MAMER Akademik Kurul Üyesi

Dipnotlar:
(1)Azat Ahunov. “İsmail Bey Gasprinski: Rusya İmparatorluğu’nda bir “İnoredets”ın Kadari”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, c.2/2, s. 9.
(2)Hakan Kırımlı. “Gaspıralı İsmail Bey”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. 13, İstanbul, 1996, s.392.
(3)Yusuf Ekinci. Gaspıralı İsmail. Ocak yayınları, Ankara, 1997. S. 19.
(4) Nadir Devlet. İsmail Bey Gaspıralı. Kültür Ve Türizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1988. s. 20-21.

(5) Kırımlı Cafer Seydahmet. Gaspıralı İsmail Bey. Yay. Haz.: Ramazan Bakkal, Avrasya Bir Vakfı Yayınları, İstanbul, 1996, s. 121.
(6) Edward J. Lazzerini, Ismail Gasprinskiy: the Discourse of Modernism and the Russians, Tatars of The Crimea: Their Struggle for Survial. Duke University Press. 1988. P. 154.

Kaynaklar:
Saydahmet, Cafer. Gaspıralı İsmail Bey. İstanbul, 1934.
Yaman, Ertuğrul. İsmail Gaspıralı. Alternatıf yayınları Ankara, 2002.
Devlet, Nadir. İsmail Bey Gaspıralı. Kültür ve Türizm Bakanlığı yayınları, Ankara, 1988.
Lazzerini, Edward J. “Ismail Gasprinskiy: the Discourse of Modernism and the Russians”, Tatars of The Crimea: Their Struggle for Survial, Duke University Press, 1988, pp.149-169.
Lazzerini, Edward J. “Beyond Renewal: The Jadid Response to Pressure for Change in the Modern Age”, Duke University Press, 1992, pp.151-166.
Ahunov, Azat. “İsmail Bey Gasprinski: Rusya İmparatorluğu’nda bir “İnoredets”in Kaderi” Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, c.2/2, Ankara, 2005.
Kırımlı, Hakan. “Gaspıralı İsmail Bey”. Diyanet İslam Ansiklopedisi, c.13, İstanbul, 1996, s.392-395.

Alakalı