“Timurlenk Bozkırların Son Göçebe Fatihi” KİTAP TAHLİLİ
Feyzullah Raufhan (İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü- MAMER Akademik Kurul Üyesi)

Beatrice Forbes Manz, Timurlenk Boskırların Son Göçebe Fatihi / Çev. Zuhal Bilgin, 291 s. Kitapyayınevi, İstanbul, 2006.

Forbes Manz araştırmasında Emir Temur’un (*) biyografisinden bahsetmiyor veya onun yaptığı seferleri, savaşlarını anlatmıyor. Bu çalışmada Timur’un iktidara geldiğinde Çağatay Ulusu’ndaki siyasi durum, Ulusta kabile konfederasyonu ve onlar arasındaki ilişkiler, kabile emirlerinin devlet yönetimindeki mevkileri, Timur’un Ulus başına getiren sebepler, Timur devletini oluşturan siyasi altyapı, devletin parçalanma sebepleri ve taht kavgası hakkında önemli bilgiler veriyor.

(*) Timur’un orjinal telaffuzu Temur’dur, demir manasına gelir. Yazımızda Türkiye’de yaygın olduğu şekliyle;  Timur olarak yazacağız.

Kitapta Çağatay Ulusu içindeki kabile siyaseti ve Timur’un hükümdarlık başarısını oluşturan esas nedenler anlatılıyor. Timur devletini anlamak için öncelikle Çağatay Ulusu’nun tarihi analizinin yapılması lazımdır. Bunun için Manz kitabının büyük kısmını Çağatay Ulusu hakkındaki bilgilere ayırmıştır. Timur’un kabileler arası bir yönetiminden çıkarak  imparatorluk derecesine kadar yükselmesi anlatılıyor.

Manz kitabının giriş kısmında (9-34) konunun özet halini vermiştir. Okuyucu giriş kısmını okuyup konu hakkında genel bilgi sahibi olabilir. Yazar bu çalışmanın amacını da giriş kısmında veriyor. Cengiz’in ölümünden sonra Moğol İmparatorluğu bölünmüş;  imparatorluğun batı kısmı büyük oğul Coci’ye, Pamir ve Tiyen Şan dağlarının kuzeyi, Türkistan bölgesi Çağatay’a,  Balkaş gölü doğusu Çungarya bölgesi Ögedey’e, merkez Moğolistan ise Tolu’ya verilmiştir. 14. yüzyıl başlarında artık Türk-Moğol geleneği ortaya çıkmaya başlamış, Moğolların Türkleşme sürecini görüyoruz. Timur iktidara geldiği dönemlerde Moğol hanlıkları küçük parçalara ayrılmış, geniş topraklar İran, Meveraünnehir ve 1368 yılından sonra Çin, Cengiz oğulları hükmünden çıkmıştı. Artık Timur kendi saltanatını kurabilecektir. Timur, Çağatay hanlarından farklı olarak yönetimde yeni bir sistem, yeni bir ideoloji oluşturdu. Kendi hanedanını kurdu.

Timur hükümdarlığının meşruiyeti kısmında, Timur’un bu meşruiyeti kazanmak için Cengiz hanedanına damat olması, Çağatay hanlarında birisini kukla han olarak tahta oturtması ve onun adına devleti hükmetmesi, böylece Cengiz hanedanıyla bağ kurarak meşruiyeti kazanması anlatılıyor. Yazar, Timur yönetim yapısına dair iki ana kaynak olan; Handemir’in bürokratların memuriyetini kısaca anlattığı Desturü’l Vuzera ve Timur hanedanı şeceresini veren Mu’izzu’l Ensab adlı eserleri özetlemiş, bunun dışında farklı kaynakların çeşitli bölümlerinden topladığı bilgilere yer vermiştir.

Kitabın ikinci bölümünde (35-60) konuya detaylı olarak girilmiştir. Çağatay Ulus yapısı ile ilgili bilgiler veriliyor. Çağatay Hanları ve onların yönettiği bölgeler, Hanların Türkleşmesi, İslam’ı kabul etmeleri, Türk-Moğol kabilelerinin ortak kültürü, ilişkileri, Çağataylılar’la İlhanlılar arasındaki münasebetlerden bahsediliyor. Buna göre: “Ulus içerisindeki siyasi güçler-kabileler bağımsız olarak hareket ediyorlardı. Ulus bölgelerindeki kabile yönetimi şöyleydi: Çaganiyan ve Belh bölgeleri Süldüs kabilesi, Maveraünnehir bölgesi iki kabile: Keş ve Karşı Barlas kabileleri, Semerkand bölgesi Yesuri kabilesi, Ulus’un kuzey kısmı, merkezi Hocend olan Celayirliler, Badehşan dağları, Kunduz ve Bağlan ise Karavanas kabilesi tarafından idare ediliyordu.” Kitapta Ulus içindeki aşiretlerin yapısı, kabilelerin oluşumu, kabilenin siyasi dinamikleri, kabilelerin kendi içlerindeki, kabileler arasındaki ve kabilelerle kabile liderleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir.

Üçüncü bölüm (60-93) Timur’un iktidara yükselişi ve Çağatay Ulusu’ndaki siyaseti hakkındadır. Kabileler, mensuplarının sadakatlerini ve eylemlerini nasıl biçimlendiriyordu? Kabileleri bir arada tutan şey nedir? Kendi mensuplarının gözünde, Çağatay Ulusu’nu oluşturan unsurlar nedir? Üçüncü bölüm bu gibi sorulara cevap vermeye çalışılıyor. Özetle: “1346-1347 yıllarında Çağatay Hanı, Kazan’ın öldürülmesiyle iktidar Türk kabileleri eline geçti. Artık emirler, yönetimde yanlarında Cengizli hanedanından bir kukla han bulundurarak meşruiyet kazanıyorlardı. Çağatay Ulusu iki kabile arasında ikiye ayrıldı. Karavanas hakimiyetinin güney parçası Arlat, Apardi ve Hatlar emirleri, kuzey parçası Yesuri, Barlas ve Celayirliler yönetimi altına girdi”. Bu bölümde ayrıca  Timur’un Barlas kabilesi reisliğine gelmesi, yaptığı küçük seferler, Timur’un Karavanas Emiri Hüseyin’le birlikte Moğollara karşı savaşması, Timur’un Çağatay Ulusu’nun başına geçmesi anlatılmıştır. Yazar, Timur’un  devlet yönetim sistemi hakkında bilgiler verip bu konudaki fikirlerini de dile getirmiştir.

Kitabın dördüncü bölümü (93-124) Timur devletinin yükselişi ve başka ulusları da kendine katarak büyük bir devlet haline gelmesi anlatılmıştır. “Timur büyük seferlere çıkmaya başladı. İlk seferleri Harezm ve Moğolistan oldu. O nereyi alsa oraya kendi oğullarını veli olarak, kendine en yakın olan emirlerini de ordularıyla birlikte bırakıyordu”. Bu bölümde ayrıca Timur’a bağlı emirler, komutanlar, tumanlar, kuçinler anlatılmıştır. Çağatay Ulusu’ndaki güçlerin gerilemesi ve Timur eğemenliği altında birleşmesi, devletin üst mevkilerine yerleşmesi ana kaynakların verdiği bilgilere dayanılarak açıklanmıştır. Timur yönetimi altındakı topraklara veli olarak gönderilen Şehzadeler, kimin hangi bölgeye vali olduğu, bunların orduları, iemur tarafından gönderilen emirler ve onların üzerinde işletilen kontrol mekanizması hakkında bilgi verilmiştir.

Beşinci bölüm (124-146) artık Timur’un tamamen Çağatay Ulusu başına geçtikten sonra, başka Ulusları da yavaş yavaş kendi hükümranlığına alması, buradaki yerleşik halklara boyun eğdirmesi, emirler, beyler ve askerlerin sadakatinden bahsedilmiştir. Timur savaşlarda yabancı kuvvetleri de ordusunda kullanmıştır. “Timur tarafından fethedilen topraklardaki askerler ,doğrudan doğruya Timur emirleri ordusuna giriyor, bunların kimilerinden sadece yerel seferlerde yararlanılıyor, kimileri ordunun düzenli bir parçası haline geliyor ve çok uzak seferlere götürülüyordu. Bazen orduya paralı askerler de katılıyordu, Kürtler, Deylamiler ve Bedeviler Ortadoğu’da, Halaç Türkleri, Gurlular, ve Garşistan halkları Horasan’da hizmet ediyorlardı”. Timur’un yeni fethedilen bölgelerde yönetim sistemini kurması, onlardan toplanan vergi çeşitleri, özellikle asker vergiler hakkında verilen bilgiler önemlidir.

Timur’un idare yapısı ve onun işleyisi hakkında kitabin altıncı bölümünde (146-172) detaylı olarak bahsedilmiştir. Timur hayatının çoğunu seferlerde geçirmiştir, bu yüzden yeni bir idari yapı kurmaya kalkışmamıştır. Onun idaresi kendinden önceki ve sonraki diğer göçebe idarelere benzemekteydi. Timur Türk-Moğol ve Arabi-Farsi idari sistemi birleştirip kendi ihtiyaçlarına göre uyarlamıştır. Timur idaresinin merkezinde iki divan vardır: Acem bürokratların çalıştığı divan-i a’la ve divani büzürg diye bilinen Çağatay divanı… Divan-i a’la geniş sorumlulukları olan idari bir divandır. Divan-i büzürg ise Çağatay Emirleri için bir mahkeme yerini tutar. Devlet yönetim sistemindeki mevki ve makamların vazifeleri ve dereceleri incelenmiştir.

Timur’un vefatından sonra çocukları arasındaki taht kavgaları ve devletinin parçalanışı yedinci bölümde (172-197) yer almıştır. “Timur’un kurduğu devlet,  ölümünden sonra (her biri kendi içinde ayrı bir iktidar mücadelesinde olan) dört parçaya ayrılmış; Maveraünnehir’de Miranşah’ın oğlu Halil Sultan tahta çıkmıştı. Timur’un veliahtı sayılan Kuzey Hindistan valisi Pir Muhammed ve Şahruh’la mücadeleye girişmişti. Şahruh, Horasan, Sistan ve Mazenderan’ı yönetiyordu. Fars bölgesi, Timur oğlu Ömer Şeyh ‘in üç oğlu arasında çekişme alanıydı. Timur’un Azerbeycan’ı yöneten oğlu Miranşah’la oğulları Ömer ve Ebubekir arasında taht kavgası vardı. En büyük değişimi Çağatay Ulusu geçirdi. Kabileler siyasi ve hatta askeri faaliyetlerden kopmuş oldular. Bu bölgede artık Timur gibi siyasi iktidarı yüksek, kendi normlarına sahip bir gücün olmaması devletin zayıflamasına sebep olmuştur”. Manz bu konuda özet bir fikir veriyor: “Timur öyle bir siyaset yürüttü ki, siyasi güçler, emirler güçlü bir iktidar altında birleşti, bir lidere bağlı hareket etti, Timur’un vefatından sonra siyaset böyle bir lider görmeyince parçalanma başladı”.

Kitabın ekler kısmında Çağatay Ulusu içerisindeki kabileler hakkında bilgi verilmiş ve Ulus’un idari yapısı detaylı olarak açıklanmıştır. Bu da okuyucunun konuya hakim olmasna yardımcı olmaktadır. Kitabın notlar kısmı otuz sayfadan fazladır.Yazarın bu araştırmayı yaparken kullandığı kaynakların çoğu ana kaynaklardır. Bu bize çalışmanın ne kadar sağlam olduğunu göstermiştir. Manz’ın bu kaynaklara dayanarak yaptığı analizler de kitabın değerini artırmıştır.

 

Alakalı